13
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1126
Okunma

toprak usul adımlarla günün altında
kenetli parmaklarını açtı ,bıraktı Tanrı’ya yakarışı
bıraktı su iniltilerini ,canının gün geçtikçe yanmasını
yüzünü yaldızlayan üfürükçü rüzgârı bıraktı
her tepenin ardında güneş çıktı
deniz vardı,feneri,ay ışığı,yıldızlar
çıkardı yolundaki dikeni
çok kol gerekti,takındı ağaçlardan
ve çiçek su verdi yaprağından,yudumladı
duydu tadını bin bir rengin
söküldü yolundan engeller
düşündü :ölürsem bende yaşayan canlılar ölür
hızlandırdı düş gibi adımlarını
çirkten çıktı yılan çirke girdi
su akıp gitti oluktan
bir balığı ölmeden suya yetiştirdi çocuk
çamuru ellerine aldı arkadaşları ,çörek yaptı
ağlamak özünü bunalttı ,durmadan ağla,ağlamadı
gıcırtıyla açılan eski avlu kapılarını gördü,helâları
benzi saman tozu ,saman yığını çocukları
bir kitapta açı,bir kitapta aşkı,tutsağı gördü
yetindi bir damla suyla,ince elle,bilekle
deliyi öldürüp çöpe attılar ,para için
sokaklarda değnek çalıp ,kim türkü çağıracak!
üzgündü ,tepelere ulaşan ince yol
güneş kızgın ışınlarını yolladı açmazdaki yolcuya
mezarlıkta kendilerini gördü ,koyun güden çobanlar
olup olacağı kaba bir taş; yazısız ,adsız
yaşama çevirdiler yönlerini
soğan yarıp yediler çamın dibinde
su vardı ilk yaratılan ateşten önce su
bir söğüt kökü gibi uzattı uçlarını toprak
09. 08.1991/ Nazik Gülünay