5
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
1839
Okunma

sensiz zamanların
her yanımı sarmalayan hırkasından sıyrılıp
gözlerinin mavisinde serinlemek
şımarmak istedim
doyasıya…
yıldızları sayardım hep
üçer beşer
çoğalırdım
sonra
kıskanırdım
cilveli yakınlıklarını…
şizofren bakışlarım uydurup birilerini
sundu karanlığıma
körü körüne bağlandım…
çözüldüğümde kaçışıyordum
lâmbasız sokaklarda kaybedince kendimi
sıcacık ellerin yakaladı yapıştı yakama
dokunacakken ‘geldim’ diyecekken kayboldun
yoktun…
çığlıklarım
en hırçın tsunamileri yarattı
vurduğu tüm yerlerim-canlarım yıkıldı
hastaneler hariç!
öyle taş ki
koridorlar
beton işte…
yüzün nasıldı
nasıl çağırırdın beni
küçüğüm
suyum
aşk’ım?
hangi tonla dökülür dudaklarından
hangi testiyle dolardı kulaklarıma sesin
ben nasıl taşardım sana…
her gün dozu artırıyorlar
açamıyorum zihnimi
anahtar da onlarda…
Allah’tan, korkuyu unutmuşlar içeride
acımasızca tekmeliyor damarlarımı
uyguluyor bildiği tüm işkenceleri
dudaklarım kımıldıyor
galiba gülümsüyorum
son günlerde…
umut
umuttur
kırmızı olanım dayanamaz toplanıp çekilir
belki parmak uçlarıma
sığamaz çatlar süzülürse derimden
nefes şükrüne eder iyilik
adının harflerinden çizgiler bırakır yere
ve
okur merhametli sesler
duyarsan;
cesaret içerim hatrına düşen bir parça benden
ayaklanırım…
ayaklanırsam
yürürüm sana
bıkmadan
yorgun da değilim…
hem de hiç…
5.0
100% (13)