3
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
941
Okunma
kanatsız güvercinler beslerdik bodrum katında
küf kokardı belki sandıktaki anılar
ama suskunluğun bile bir anlamı vardı
o zamanlar güneş yakmazdı bu kadar
asfalt tanımazdı sokaklar
kara kaplarla defterlerimizi kaplardık
kırmızı papuçlar olurdu vitrin camlarında
yirmi iki pont hülyalarımız
sadece dondurmacılardaydı
mandolin çalardı komsu çocukları
sek sek bile oynanabilirdi tek başına
dilek mumları üflemezdik hiç
bir başına yeterdik kendimize
kentimiz de bize!
çoğaldık sonra
koştuk telaş-acele bir garip döngüde
yetişemedik hayal sarmalına
yetimlik yangını daha da sardı
insanlar medeniyeti tanıdıkça
güdükleşti düğmeler
etekler kısaldı hırslar doldurdu boşlukları
ölüm kaderden çıktı nerdeyse
intiharlar bile maskaralaştı mesela
elimize doldu işte kir izi her nereye değse...
koştuysak da yetişemedik
doluydu insanlığın üst katı
almadılar bizi!
yüzümüze sanki kefir sürer gibi
sanki şarkıdaki gibi
’sordular, kim bu serseri’
ne var ne yok ç/aldılar ama
yüksek gökdelenlerin altına
yalı’n yanlışlıklarla doldu içimiz
iğfalden dikiş tutmadı paslı dibimiz
ve bilinirdi oysa
karbondan mamuldü , elmas gibi kömür
tabaka tabaka yayıldı pranga mavzerler
küstahlık oldu asaletin adı
nezaket ise çoktan sizlere ömür...
gravürlere bıraktı yerini asal aşklar
geçmişe aşeren masallara
uyuduk uyandık taşeron belkilerle
anladık ki bugün de dünden kalan parça!
konteynırlar aldı çöplerimizi hepsi o!
ayrıldıkça,
her defasında kendimizden
pupa yelken
kolaja sarıldık, düşerken maiyetim dünler
vites yükseltti marazi nefesler
ve bir şamar gibi indi
bağrımızın eski tünellerine
o tanıdık uhrevi keser
seslendi o tanıdık sesiyle
ustan sesler korosu
’işçisin sen işçi kal’
kendin ol
kendine gel!..
Serhat Akdeniz- Feyza Can ortak çalışmasıdır...
.
5.0
100% (6)