11
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1183
Okunma
kaçıncı pencere camı bu biliyor musunuz
odamın penceresine takılan ?
sayısını unuttum inanın
her defasında yazdıklarımda dökülüveriyor zaten
her defasında bende devriliveriyorum... sandalyemden
anne beni yeniden doğrultur musun
anne beni helaya götürür müsün
anne beni yatağıma yatırır mısın
anne bana yemek yedirir misin
yok anne yok oğlunun elleri tutuyor
ki bunu sende iyi biliyorsun
daha bu sabah elimde tuttuğum kitabı, fırlattım ya pencere camına
sen hiç yorulmaz mısın be kadın !
sen hiç yorulmaz mısın ?
bak anne
şu bizim Mehmet Emmi’nin oğlu Hasan değil mi, sokakta geçen
ne kadarda büyümüş değil mi ?
yarın birgün askere de alırlar değil mi ?
bak şu adamda Galip Emmi
hani şu bir zamanlar bahçesinden portakallar yürüttüğümüz...
ya şu adam mı tanıdın mı anne ?
hani şu altmışını devirmiş yaşına inat seyyar tablaya çıkan
hani az biraz türkçesiyle sokaklarda uzun uzun naralar atan
ya hani vardı ya, geçen bir oğlu dağdayken askerlerce vurulan
ah anne ah, ne çok benzer acılarımız var değil mi ?
üstelik kapı ve pencerelerimiz bile o kadar yakın ki birbirine...
şu bizim sokakta ne kadarda çok insan geçiyor değil mi anne
kaldırımdaki dilencisinden tut
ayakkabı boyacısına kadar tanıyorum inan artık hepsini
hey ulan şerefsizler...
sizde bu kadar yakından tanıyormusunuz beni
ben komando Cemal, nasıl tanımazsınız ulan beni ?
nasıl tanımazsınız... ?
hey sen üçkağıtçı Cumali
ya sen Zurafa Bahattin...
ulan bir zamanlar k.çımın dibinden ayrılmazdınız
peki ya sen camcı ?
sen ulan, sen
kırılan camlar olmasa seninde uğrayacağın yok değil mi... ?