0
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1365
Okunma
Brienzersee’de
-dağların tanıdık geliyor
aradaki göl
başında kar olmasa dağlarının-
dağdan dağa bir örtü kaplamış
üst üste bulutlar
altında inliyor Brienzersee
kör bir vakittir
oturmuşum ki duvarına
kara mı kara bir gece
yakmışım bir mum bir de sigara
ışıklar batıyor göle
karanlığa dalıyor ışık
ölüm ne ki diyorum arkasından giderken
Fransız şarabı tutuyor elimi
bir de yarın doğacak gün
yan tarafta bir çift
uzanmış dudak dudağa
kırılmıyor ışık
üstüme yürüyor karanlık
yürüyor uygun adım marş marş
koyun gözlü bir adam diklenmiş ışığa
diyor ki iflas etti insanlık
ne korkunç bir ihanettir
çalışan için sekiz saat
dünya hala yuvarlak
duy ki, duyacaksın hey insanlık
benzin döküp bedene
bir genç daha yaktı kendini
gel, gel insaf eyle zalime
gel esiri ol paranın
sıkıysa, sıkma yumruğunu da
ortasından çatlasın yüreğin
Bolivya’da yükseliyor
ülkem kadar kızıl bir bayrak
ve Hindistan içlerinde
ve Afrika’da, Ortadoğu’da
onar, yüzer, biner biner
sokağa iniyorken insanlar
ülkemde niye toplu mezarlar
en kuytuluk yerlerde
dalgalar yayıyor ışığı
varsın koyun gözlü bir adam
esiri olsun paranın, varsın
iflas etmiş desin insanlığa
hey insanlık
iflas ettiysen koyunlaşman gerek
kuyruğu en yağlı cinsinden
yakıştırıyorsan yedi ceddine
boğazla ki, boğaz boğaza
sana inat, gençliğin
sevisi dökülsün denize
ağlama bir deli gibi orada
kırılmış ışık ve aşklardan
kaslarıma kramplar girinceye
elbet yüzüyor olacağım
ölmemek için boş yere
bir kulaç daha atarak zamana
sık babam, sık dişini de gör
ama sen uyuduğunda mışıl mışıl
elbet kudurmuş olacağım
ışıklar batıyor Brienzersee’ye
ve ülkemde boy boy sürgünler
dil bilmez, yol bilmez, hile bilmez
göz pınarı kurumuş yoksul bir anadır
kan duracak diye umutla bekler
ama kara haberini verirler
dördüncü çocuğuna
kaç gün dayanırım bilemem
geceler uykusuz
günler daha ağır gelir geceden
uyuyanlar ve horultusu uyuyanların
batıyor canıma kurşun gibi
öleyim
her kendini bilmezin kırdığı her yürekte
ölüm orucuna yatmış bir can
Koçgiri’den çıkmış yola
kardeşinin kemiklerini bulmak için
yetmiş yaşında annesi
sekiz yaşında bebesiyle ülkemde
yanımda bir genç
yeme içme yabancısı ülkemin
doğduğum yerin vatandaşıyım diyor
ağlamamak için gülesim gelir
göl yine dalgalandı
ışıklar batıyor geceye
balıklar mesafeli duruyor
dağdan inen kar suyuna
yarın kim bilir kaç kişinin
kara haberi düşecek sofraya
toplu mezarlardan çıkıyor kayıplar
kanları karıştığı gibi onların
kemikleri de iç içe
gece, gün ve ben
girdik Ağustos ayına
dağdan kar suyu iniyor göle
ve yağmur bulutları binmiş üst üste
ve düzde ard arda patlıyor havai fişekler
güller yağadursun başımıza
fazlalığımız sahte yüzlerdir sadece
Ercan Cengiz
5.0
100% (1)