0
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1277
Okunma

Yağmurlu çocuk uzak bir hapishane demirinde
Bıraktığı kuş bakışı sancılara buğulanıyor,
Gece’nin.
Yitiriyor mu hece hece gözyaşını imgelerin?
/Güz mavisine akıyor ölümsüz yaşamsız bedenin,
Maya./
Çocuk sokaklara, topraklara, mevsimlere
Selam çakarak derin-duru o sonsuzluğuna içleniyor
Hikaye’sinin.
Kanıyor mu yanıyor mu hiçbir şeyi sessizliğin?
/Yaşanmışlıklarını yalnız zamana süpürüyor ağlayışın,
Maya./
Yasak çocuk alevlerin parça parça düşüncelerine
Boğduğu uzun sıcak denizlerinden kaçıyor,
Geçmiş’in.
Doğuyor mu çığlığına rüyalarına dizelerin?
/Sözcüklerde sürgün-sıradan, tepiniyor ılık keder yüreğin,
Maya./
Rüzgar çocuk gökyüzünün ıslattığı kadim hüzünlerle
Buluştuğu zulümlere; durulmuş ıslığını çalıyor,
Dişi’nin.
Yumuyor mu acılara umudunu yedi rengin?
/Tüm deli-vakur kızıllığını uçuruyor yankı yankı imlaların,
Maya./
(Zamanların ötesine
Çırpınan kalb-i kanatlarıyla,
Kirpiklerine akan güneş-ışığı-kan’ın
Ezgisiz şarkılarıyla,
Masumiyeti dansa kaldıran
Kim bilir kaç masala düğüm; savruluşuyla
Yanılttığı sakladığı bulutladığı, ama hep tek bir boyuta odakladığı
Her şeyle hiçbir şeyin çelişkisine
-belki de yalnız kendi çaresizliğine-
Sıkışıp güneşler yıldızlar evrenler boyu ağladığı
Tüm zamanlara;
Maya.)
Tarihin surlarına gizlenmiş ufak bir hatıra.
5.0
100% (2)