5
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
919
Okunma
yorgun bir otobüs gibi kalkıyorum şehirden
sonra bir daha yorgun bir otobüs gibi...
daha nereye gittiğimi bile sormadan
bavulum kendini üçyüzikilik bir otobüsün bağajında buluyor
nereye gittiğimin ne gibi bir önemi vardı ki zaten
sonra boş bir koltuk gösteriyorlar
sonra iki büklüm oluyor her şey
ve ilk defa boyumun uzunluğuna sövüyorum
hemen yan koltuktaki adama ilişiyor gözlerim
abartısız söylüyorum tartıya vursan bıyığı enaz bir kilo
belki kederden belkide cigaradan sararmış kocaman bir resim işte
sonra gömleğinin cebinden çıkardığı gibi Maltepe cigarasını bana uzatıyor
içmiyorum dediğimi aldırmayıp, kendi bir cigara yakıyor
dur be adam
zaten dumandan göz gözü görmüyor demek geliyor içimden
desem mi demesem mi diye düşene dururken ?
adam kaşla göz arası bir nefeste yarılamıştı bile cigarayı
mevsimlerden kış
pencereleri açıversek kıçımız donacak
açmasak boğulacağız dumandan
yada ben boğulacağım sadece, baksana benden başka homurdanan var mı
şu kocaman dünyada?
sonra adam konuşmaya başladı
yol uzun ya
adamda uzunboylu konuşacakmış gibi duruyor
hani benim derdim bana yetmiyormuş gibi...
sahi bu otobüs nereye gidiyor ? bileniniz var mı ?
adam sürgünmüş meğer kars’a
oysa ben yalnızca ilkokul günlerinden bilirim kars’ı
sahi İstanbul ile Kars arası kaç saat
adama soruyorum adamda bilmiyor
memleket meselelerini iyi biliyorsun ama diyesim geldi yine sustum.
adam yazarmış meğer
son yazdığı bir kitaptan dolayı üçyüzbirin hışmına uğramış anlayacağınız.
neyse ki yalnızca sürgünmüş
amcamın oğlu vardı Memed fazla kitap bulundurmaktan
nerdeyse idamla yargılanacaktı...
hep derdim lan oğlum ne işin var senin bu kitapla mitapla
gel bizim mahalle maçlarına katıl diye
söz dinlemedi birtürlü
şimdilerde sanırım bir barda devrim şarkıları söylüyor
bundan yirmi yirmibeş sene evveldi
kars’ı görmüşlüğüm
zaten inmemle binmem bir olmuştu
o memleket doksanbin kere donmuştu zaten