4
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1316
Okunma
başka bir öpüşün tadı kaldı istanbulun dudağında
izlerin ayna dururken burgazın üstünden batan güneşe
göğsüne kuzuladığın bebeğin gözlerinden akan nehir
bölüyor bu şehri...
hiç bir zaman kaşlarının ucu değmedi birbirine
nasıl bir kadın resmi kaldın portrelere
nasıl bir sıcak kucak...
feleğin sillesinin seslerinde ninniler yükseliyor
hatırımdan hiç çıkmayan
sazlara ezgi düşen müşfik sesinden
günyüzü görmeyen sen değilsin ismet ana
adının ümmüyesinde bıraktığın
ölümsüz güllerden yayılan
sarı sıcak bir polensin...
bonkör bir kucağın tertemiz çarşaflara düşürdüğü
hanım-ellerin dört dişi iz bırakırken hatırana
bir kartal vardı edirneden salıverdiğin
aslında ölüme en çok sen yakıştın ismet sultan
en azgın rüzgarlarda sütünü soğutarak
şevkatine azık edıp içirdin
biricik kızanına
öyle bir tecellinin sinesinde
bir yeşil yürek yaşıyor sayfiyesinde biliyorsun
herodotun dilinden akan suyla yıkanan yüreklerden
hayalini bezlere sararak
yadında kavi bir yemin gibisin
ve abartısız
ansızın katılırsın marmaranın sarı gözlerine
hep ıslak ellerdeki duaların ucunda parıldar güzel yüzün
yokluğun yalnızlık kokuyor ismet hanım
gidişin derin bir hüzün
zamanın bir cigara içimlik bitiminde
göveren tüm çiçeklerin köklerini okşayan
senin ellerindir sanki
beş kanatlı kapının eşiğinde
senin gülen yüzün yansıyor hala
her tarafın şiir destan
her ne kadar nemli bakışlarla ıslansada resimlerin
en bitimsiz acıların merheminde
bebek kadar saf ve temiz uyuyorsun
rahmanın kudret gücünde
yol vermez beşeriyet diyorsun
saklı sırlar bahçesinde avuçların arşa dönük biliyorum
bıraktığın emanetleri bekliyorsun
Faruk Civelek
5.0
100% (6)