1
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1134
Okunma

“E.Ö…(Ellerinden önce…)”
Adımlarım;
Bu hanın duvarlarında
Sararmaya yüz tutmuş algı
Eşiğimden sızan saniyelerce soğuk.
Hazan hüzünlerinde bir çağrı
Taşlar gibi yazgısınca sabırlı.
Voltalar, yalın renklerin fırçası,
Beyaza düğümlenen toprak kokusu
Birkaç damla yaşta tomurcuk
Mersin ve gül çağlayanda bir yağmur,
Ölüm kadar mağrur.
Beyhude bir ay aydınlığı
Çıplak ayaklarıma değmez şarkısı.
“E.S…(Ellerinden sonra…)”
Ellerin saçılmış semaya
Saba perdesinde ezan
Ellerin;
Nebevi rahlesinde bir sonsuzluk raksı.
Yüzüme ılık iklimlerden buselik
İpek bir tül gibi düşer yakamozlardan
Görünmez sandığımın sathına
Ve gözlerimde
Doyumsuzluk müptelasınca açlık okunur.
Dün, bugün, yarın,
Ne varsa adına kayıtlı zamanın
Ve ne yazıldıysa sınırlarına dünyanın
Ölçülü, silik, çekingen
Çınlayan yankısında yüreğin
Yitik ve tükenmiş,
Belirsizlik izlerince kesin;
Bilenir ellerinde türküsü
Sancısı başlar hayatın ve doğar;
Var olmak olgunluğunca bir sevda hükmü
Kar gibi birikir gönülde
Hakikat kadar sevilesi
Ellerin telaşlanır gerçeğe
Yokluğun aynasından filizlenir ellerin…
08.06.2011
m.abdırgan
5.0
100% (3)