1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1338
Okunma

Yarım asırlık bir aşk, yetmişi geçmiş hayat
Baktı aynı güneşe aynı yıldıza gözler
Aynı neşeye doğdu aynı derde hissiyat
Aşka numune oldu sevda sürülmüş yüzler
Adam aşk sarhoşuydu yalnız kalmadan önce
Tutunduğu el vardı sevip saydığı yürek
Dünya onun olurdu güldüğünü görünce
‘Bırakıp gitme’ dedi ‘Madem hayat müşterek’
‘Bırakmam’ dedi kadın yüzünde pembe allık
Kapatmıyor acıyı, bir şule uçtu gitti
Sözünü tutturmadı kör olası hastalık
Elleri ellerinde meçhule uçtu gitti
Olmadı güldüğünü, konuştuğunu gören
Kendi karanlığında kayboldu koca çınar
Sandı ki solmayacak yürekte yediveren
Buruk yalnızlığında ince bir ateş yanar
Güneşi görmez yüzü akşamı iple çeker
Değişmez adres oldu Dramalı’nın yeri
Her kadehin üstüne kuru gözyaşı döker
Karanlıkta ağlayan kan çanağı gözleri
Her akşam masasında misafirdir cananı
Şikâyetler edilir anılar tazelenir
Dertleştikçe içerler içtikçe yanar canı
İçe atılan dertler yürekte bezelenir
Çocuktum, meyhaneden çıkarken gördüm onu
Gözleri kan çanağı yanakları ıslaktı
Hep böyle gözyaşıyla gelir gecenin sonu
Beni görünce sustu yoksa ağlayacaktı
Yıllar sonra duydum ki kavuşmuş cananına
Mezarının üstünden turnalar sessiz uçar
Coşari dilde dua vardığında yanına
Toprağına düşen aşk aynı tohumda açar
02.06.2011/Samsun
İbrahim COŞAR