17
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1539
Okunma
o’ysa
serseri mayınlı toprağımda
gecemin uyku saatini haber veren
zaman zincirime takılan bir halkaydı
heple hiçin gizli yemin şahidi
sabah ezanı
ve
çalınan kapımda
ırzına geçilen masumiyetimin
köşe başı sorgularına veremediği cevaplardı
_tek meşgûliyet siz sandığınızdan çıkan_
kimliksiz
kimsesiz
ve hatta gölgesiz...
sis...
o’ysa
aşka aç dudaklarımla can bulan
mahzun günüme
yeşil çiçek açan gözden
farklı kelime anlamlarına boğulan şiirimdi
sis...
o’ysa
kara buluttan kızıl intihar vakti gelen
gelinciğin savrulan özlemiydi
öfke/sine cenabet dualarımla
kavrulan toprağa düşen yağmur taneleri
ve
gümüş
kadehte çoğalan siyah orkideydi
sis...
o’ysa
aynadaki karanlık köşeden
sıyrılan dünümün
sıklaşan şeytan nefesiyle
mezar taşı basamaklı kulede
sessiz çığlıkları sarmalayan zindana koşmasıydı
ve
bir kıskançlık duvarında yüzlerimi parçalayan
doksan dokuz sevgili ismi asılmış tozlu tablolara
bulaşan kanıydı
sis...
_kazanmak zafer miydi?_
28/8/7