27
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1399
Okunma
yüzümde
yolunu şaşırmış
bir gün ışığı ile
doğarım doğanın kucağına
göğsünden emerken sütünü incirin
dikilir ocağıma
mavi-yeşil kent siyah şalını örter üzerime
kum saatinin dökülen her zerresinde
o günlerden miras kalır
Ağustos yanığı yüreğim
dalgalanır acılarım yıkık burçların zirvesinde
kulesine hapsedilmiş esaretini yaşar
surlara tırmanır hüzünler
kapısı olmayan virane kalesinde
döner
alınyazımın çarkı
çılgın bir fırtınanın kollarında
sürüklenir hazan yaprağı gibi ömrüm
yeknesak hayatın
yönü tayin edilemeyen yollarında
kış zamansız çalar hayatın kapısını
utangaç güneşini göstermeden
kan kusar kızılcık şerbeti içtim der
belli etmez acısını
yaşlı bir sokak çalgıcısı
lâternasında makber çalar
mor tepelerde hüzün çiçekleri açar
yüksek yerlere zamansız yağar kar
mevsim sonbahar
Saba35