32
Yorum
9
Beğeni
0,0
Puan
3367
Okunma

meczup bir gezginin bakışları
hüzünle efsunlanmış gözlerimde
ateşe düşmüş bir gül gibi
hayalleriyle konuşan kendi içine ağan
divane misali…
ne yol bilir ne iz / dalgın adımlarım
ne yerde ne gökte
çırpınan bu âciz ruh
hey gidi koca dünya !
bak senden daha yaşlı bu beden
kuruyan tenimin damarları
hem kansız hem yârsız
yalnız inleyen bir mağara kadar dipsiz
terleyen su damlacıkları kadar mecâlsiz
sarp kayalarımdan sızan aşk
ince sızıya düşürme gönlümün serçelerini
şifa niyetine uçur umutlarımı, gökçe bulutlara…
yüce dağlara boz tepelere sordum
adın neydi ?
ferhat mı yoksa mecnun mu ?
unuttu bu gönül sevgili
hiçbir çiçeğin dudağına sinmemiş kokun
hiçbir tabloya dokunmamış rengin
ne karıncaların şahı tanır seni
ne de sarı papatyalar…
ah serseri rüzgâr !
sor savruk saçlarına hasret nedir bilir mi ?
sor bakalım / ben gibi
savrulduğu her yerde ağlatır mı hüzünleri
mor salkımlı kederleri…
ey ! suskunluğuma gömdüğüm
dili lâl gözleri âmâ sevdiğim
şimdi hangi yaz bahçesinde şakıyan bülbüllere eş gönül bağın
hangi ateş çemberinden atlayan kaplan
hangi dilberin gönlünde yatan aslan
....
kim bilir
kaç gece kaldı
gamzelerime yıldızları konduracağım
kırılan dallarımda tüneteceğim kaç baykuş
dilimin paslı kıyılarında eskiteceğim kaç dua
ey ! yalnızlığımla beraber adım
söyle kaç kelimen kaldı, mezar taşına kazınacak
kaç tas suyun kaldı güvercin kanatlarını ıslatacak…
Şiirime güzel sesiyle ve muhteşem yorumuyla can katan Sevgili Arkadaşım BENSENO’ya ve güzel yüreğine sonsuz teşekkürler ederim..Her daim Sevgilerimle..Saygılar........
ayşe uçar
31/ 05 /2011