2
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1039
Okunma

Yüzlerce atlı dörtnala geçerken, gönül diyarımdan
Doru kısraklar yüreğimde şahlanıyor
Gecenin sessizliğini at kişnemeleri bozarken
Gözlerimden yarına bir çocuk doğuyordu
Demircinin örsünde hazırlanırken nallar
Körüklü ocağın ateşi yüreğimden yanıyor
Sallandıkça çekiçler
Sol yanımdan bir yerler ölüyordu
Kan göz çanağımı doldururken
Yüreğimden ellerine akıyor
Kılıçlar sulanırken harlı ocağımda
Yalnızlığımın mumu gökyüzünde yanıyordu
Hayalin düştükçe ateşli gecelerime
Yorgun tenimden tuzlu terler akıyor
Sis çökerken alaca karanlığıma
İki elim isyana kalkıyordu
Namlunun ucuna sürülecek mermiler
Gözlerimde erirken
Akrep zehri bedenimi damıtıyordu
Cenkler başlıyordu her gece otağımda
Geçmişime bir el uzanıyor
Su almaz kılıçları yüzüme çalıp
Ruhumu kıymık sancılarında titretiyordu
Dedem korkut anlatırken sevda hikâyelerini
Bozkır ovalarında ateşim yanıyor
Kımızlar aşkına beslediğimiz doru taylar
İki ayak üzerine şahlanıp
Alnımın ta ortasına iniyordu
Yarıyordu gecenin sessizliğini yokluğun yarıyordu
Düştükçe tel, tel saçların ellerime
Kapandıkça gözlerin gözlerime
Yüreğimin damarlarını göğsüme dolayıp
Sensizliğe boğuyordu
Gözlerimden iki damla yaş, özlerime akıp
Rüyalarımda yaban güllerimi kurutuyor
Susuyordu gece susuyordu
Gün doğarken
Alaca karanlığımın tan yerine susuyordu
5.0
100% (2)