7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1428
Okunma

Zaman öyle çabuk akıp geçiyor ki, durup bakmaya vakit bulamadan, ve ne olduğunu bile anlamadan değişiyor çevremiz gördüklerimiz ve yaşam tarzımız. İyi mi, kötü mü bilemem; farklı olabilir herkesin yorumu, ama yitirdiklerimiz sanırım hepimizin kanayan yarası...
..............(Çocukluğumun Ayvalık’ına)
Çocukluğum
Sırılsıklam
Akıp gidiyor gözlerimden
Siliniyor gölgeler
Akan zamanla
Sığınsa da evlerin
Saçaklarına.
Hani masallar var ya
’Gökten düşen elmalar’
Ve dağıtımı hakkında
Biri sana, biri bana;
Kandırmışlar inanma
Benim ki yok ortada.
Ayvalık’ta, Cunda’da
Denize akar
Bütün yollar.
Kapı eşiklerinde
Çay demlerken komşular
Erkekler
Denize nazır
Orfonoz’un kahvede
Altıkol iskambile
Koşardılar.
Cunda’da
Balıkçı meyhanelerinde
Demlenirken şarkılar
Taş Kahve
Prafa oynayanlarla dolar
Çığlık çığlığa
Oyuna karışırdı
Tavanda yuvalanan
Kırlangıçlar.
Celo’nun karpuzuna el atmak
Cambazı bağırtmak
Hele Bahri Baba’nın
Kunduracı dükkanında
Piyanosuna dokunmak
Zinhar yasaktı.
Ve cezası anamın
Ayağının altındaydı.
Sahi neden o zamanlar
Terlikler o kadar sağlamdı.
Yoksa kunduracılar mı
Çocuklara düşmandı.
Parantez içine alıp da yaşamı
Durduramadık zamanı,
Martılar söylüyor hala
Çocukluğumun şarkılarını.
Bu gün bile
Her köşebaşında
Renk ahenk açarken
Akşam sefaları,
Ne Naci Bey’in sineması kaldı.
Ne de Üstün Dayımın
Teknesiyle çıkılan
Sandal sefaları.
Taş olmak vamış
Anasını satayım
Arnavut kaldırımlarında.
Düzene uymadan
Direnebilmek zamana
Omuz omuza
Denize akan
Sokaklarda...
23/08/2007
...Ayvalık...
H Hikmet Esen