Kötülük etmeden pişman olmanın en iyi şekli, iyilik etmektir. bretonne
Birdal ERDOĞMUŞ
Birdal ERDOĞMUŞ
VİP ÜYE

KENTLERİN UĞULDAYAN DAMARLARINDA:

Yorum

KENTLERİN UĞULDAYAN DAMARLARINDA:

( 16 kişi )

10

Yorum

7

Beğeni

5,0

Puan

2158

Okunma

KENTLERİN UĞULDAYAN DAMARLARINDA:

KENTLERİN UĞULDAYAN DAMARLARINDA:

/ Siz zamanla yarışırken ve öderken faizli günlerin borcunu;
ben kangren sevinçlerde gecelere hep borçlu kalacağım! /


I


Bildiğin gibi değil
hiç hesapta yokken ne çabuk ölüyor insan
ve ne çok...

Bilmez miyim,
ölüme yazgılı olmayan hiçbir hayat yoktur
eski bir yaşam devrederken acıyı, yeni bir yaşama..

II

Zamanın aynasında üşümüş anılarım
ve ellerimde bir kavgadan artakalan
onarılmaz yaralarım...

Sonra içimin sokaklarına çekilip
seni bir intihar gibi gizliyorum beklemenin kıyısında
ve bir kesik gibi bırakılmış unutuluşlarda...

Neredesin
neredesin?..

Filistin’e benzerdi yüzün
her an hedefte
ölümle
korkuyla
umutla

Acının kırıntılarında
şarkı olup
şiir olup
yaşamak
şimdi
her şeyin bittiği
ve senin başladığın yerde

III

Hayatın bağrında bir anlık kusurduk
bağışlanmadık
ve gömüldük lanetlenmiş yaşamların karanlığına!..

Solunum yetersizliği sevgilerde, hayatta kalabilme kuşkusuyduk..
biz yalnızlığın çocukları, kentlerin uğuldayan damarlarında.


IV

Biz ki hüzne teşekkür etmiş
yalnızlığı ensesinden öpmüşüz..

Biz şairiz...
benzersiz cinayetlerin ipuçlarıyız
yalnızlık bizim tekelimizde
puşt silahlarda infilak etti yarınlarımız..

/ Yalnızız ve ’yalnızlıkta kararlıyız’
öfkeli ve keskin bir bıçak kadar... /

Kilitli kalmışız, acılara dağılan mutluluklarda
aşklarımız bize,
kırılganlığımızı ve mağlubiyetimizi hatırlatır..
deliren anılara karışır telaşlı özlemlerimiz
uzun boylu bir hayata kısa kalmışız
yitip giden ömrümüzde...


Gecenin avuçlarında, gözyaşlarımızla yıkanmışız
yalnızlık bağımsızdır ve biz bağımsız acılarda
bir katil gibi arandığımız yıllarda
kalemlere fısıldadık en bağışlanmaz suçlarımızı...
biraz ağlayacaktık oysa
ürpertmek için geceyi
ki
ağlarsa yine şair ağlar
çok incinmiş, terk edilmiş, savrulmuş hayatlara.../


Biz şairiz...
kimse görmez içimizde bir yığın unutuluş taşırız, sevgi açlığının çölünde..
biz boşluğun çocuklarıyız
ve doldururuz kendi içimizi kendimizle

Şairiz, kaburgasıyız yalnızlığın!
yılların eskitemediği şiirleredir bağlılık yeminimiz
insanın doğurgan cehenneminde
büyürüz iri sözlerle, bütün yalnızlıklara...

Çünkü şairiz kentlerin uğuldayan damarlarında..


(Birdal ERDOĞMUŞ)



NOT/ ’Edebiyat defteri’ platformunda, kimi insanlar şiirlerime (bir) puan vererek veya sonrasında engellediğim şair ve şiirle bağdaşmayan yorumlarıyla beni alaşağı etmeye çalışmış ve beni çok incitmiştir!!
Bunların ne önemi var, şair onanmayı değil, lanetlenmeyi, aforoz edilmeyi göze alan kişidir.

Bunlara ne gerek var arkadaşım, benim yükseklik korkum var zaten, o yüzden aşağıdan bakıyorum dünyaya. Ki, herkes ait olduğu yerden bakar dünyaya...
Fakat buna rağmen sizi sevmediğim düşünülmesin!!! Seviyorum çünkü, ’dört ayağınıda sevmek zorundadır sandalye...’

Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (16)

5.0

100% (16)

Kentlerin uğuldayan damarlarında: Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Kentlerin uğuldayan damarlarında: şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
KENTLERİN UĞULDAYAN DAMARLARINDA: şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
-Tesbih-
-Tesbih-, @eternal2
26.4.2011 22:14:38
5 puan verdi


kimse bilmez boşluğa sürüklenirken gözyaşlarımız

içimizde kırılgan yalnızlıklarımız

tebrikler,

hacar
hacar, @hacar
12.4.2011 16:01:28
muhteşem,yüreğinizden dökülen dizelerle ,okumak ,düşünmek güzel,tebrikler
-Güller Şairi-
-Güller Şairi-, @-gullersairi-
12.4.2011 13:25:25
5 puan verdi
kilitli kalmışız, acılara dağılan mutluluklarda
aşklarımız bize, kırılganlığımızı
ve mağlubiyetimizi hatırlatır
deliren anılara karışır telaşlı özlemlerimiz
uzun boylu bir hayata kısa kalmışız
yitip giden ömrümüzde...

güzel bir paylaşım olmuş.
kalemini ve yüreğini kutlarım.

AYKAÇ
Fulya CODAL
Fulya CODAL, @fulyacodal
11.4.2011 19:16:01
5 puan verdi


! ! !


eyvallah şair...
Buse-nur
Buse-nur, @buse-nur
11.4.2011 17:36:28
5 puan verdi
Bildiğin gibi değil
hiç hesapta yokken ne çabuk ölüyor insan
ve ne çok...

biliyorum...
ölüme yazgılı olmayan hiçbir hayat yoktur
eski bir yaşam devrederken acıyı, yeni bir yaşama!..

Muhteşemsiniz, seviyorum sizi, yüreğinizi, kaleminizi.
lemide
lemide, @lemide
11.4.2011 16:36:42
5 puan verdi
şiirin akıp giden ırmağında yıkanmayacak okur olmaz..
sevdim bu şiiri ve aldım defterime
Kozalakçı
Kozalakçı, @kozalakci
11.4.2011 16:35:22
gözyaşı ... hüzün sayfası açar derler inanmam
gordion
gordion, @gordion
11.4.2011 16:33:14
5 puan verdi
ateşi çalmaya gittim promete'nin dağlara zincirli bileklerinden
geçip buzakesmiş yanardağ ağızlarında uğuldayan rüzgâr mızraklarından
geçip ateşalmış buzul ırmaklarındaki ince su damarlarından
ateşi çalmaya gittim ikarus'un yanık kanatlarını ahi evran çeliğiyle sararak
geçip spartacus'un bir dağ yamacında gömülü duran kılıç ışıltısından
geçip bedreddin'in sıska bir söğüt dalı altında ıslanan rahlesinden
ateşi çalmaya gittim tanrıların yıldırımlarını çelimsiz ellerimle yararak

ateşi çalmaya gittim
ve yenildim, ricat yollarından geri çekiliyorum bayraklarımı toplayarak

gecede yıldız var ve ay öksüz bir şarkıcıdır uzun yoldan gelmişim

şimdi rüzgâr esecek şimdi mavi bir kuş yaylımı ayışığının kanadında
kirpiklerime üç damla ışık düşürecek, üç damla yıldız ışığı kirpik uçlarıma

şimdi rüzgâr esecek şimdi gecenin en güzel vakti demirörgünün saçağında
şakaklarıma üç tel sarmaşık düşürecek, üç asma sarmaşığı şakak duvarlarıma

şimdi rüzgâr esecek şimdi haziran sağnağı dalbastı kirazların şıvgasında
dudaklarıma üç yaprak su düşürecek, üç ırmak yaprağı dudaklarımın kuytusuna

şimdi rüzgâr esecek şimdi gecenin en ölüm vakti göğsümün ateş yollarında
gözlerime tuz ölümler düşürecek, üç kök kerbelâ tuzu gözlerimin kovuğuna

gecede yıldız var ve ay öksüz bir şarkıcıdır uzun yoldan gelmişim

gecede karınca yolları var ve ay öksüz bir şarkıcıdır uzun yoldan gelmişim

uzun yoldan gelmişim gökkuşağının ağılı bir tırpanla biçildiği çağlardan
haramiler kesmiş suyun başını., yolların bacını verip gelmişim

uzun yoldan gelmişim ülke rüzgârlarının paslı bir kantarmayla gemlendiği
işgal taretleri dişlemiş kıyılarımı ve ocağımı söndürmüş zabitan (çağlardan
ben çapraz asmışım yüreğimin ayasına fişekliğimi.. ilk kurşun zehrini için
(gelmişim

uzun yoldan gelmişim dağ ateşlerinin kör bir mavzerle karartıldığı çağlardan
kanlı bir rüzgâr gibi geçmişim ay uçurumlarından ve küle tohum serpmişim
bir çayırkuşları aldanmış harladığım köze bir de o eşkiya dili koyakların
ve askeran kesmiş yolumu hükmüm kesilmiş., nevruz alazlarında yanıp gelmişim

uzun yoldan gelmişim yalnız kuşbazların taş tabutluklarda çürütüldüğü çağlardan
kutsal bir kitap gibi taşımışım koynumda eski söylencelerin ceylan derisine
(kazınmış umudunu
demişim zeytinin karasında akşam ve başağın sarısında seher
yazılmasın mülkiyetine bir bezirgan zulmetin, avuçlarımdan çatalkaralar
(uçurmuşum
ve akmış sansaryan hücrelerine ebabil öfkelerimin ince soluğu.. öfkemin
(adını bilip gelmişim

uzun yoldan gelmişim haziran ateşçilerinin tank setleriyle durdurulduğu
(çağlardan
bakmışım emeğim üvey evlât ve şerit anama sövmüş ve çökmüş böğrüme duvar
oturmuşum loş bir mahzende kırık bir portakal sandığı üzerine, ışığa bakmışım
ellerime benzeyen eller görmüşüm ve kenetli avuçlarda yarınımın yazgısı
ve abanmışım da bir sabah sağır vardiyalarda sürgünken şalterin kolu
sımsıkı tutmuş alanların kapısını zadegan., adımlarımın diyetini verip gelmişim
uzun yoldan gelmişim kent ufuklarının kuduz bir hırızmayla yırtıldığı çağlardan
derelerim kana kesmiş ve asılmış gözlerimin burcuna üç dağın yaftası
öksüz bir evlât gibi sürüklemişim cesedimi bozbulanık niksar uçurumlarında
duvarlara künyem kazınmış ve adımı okumuşlar radyoda, gülümseyerek
(dinlemişim
sonra yeniden okumuşum ishakça elyazmamı uzun karartma akşamlarında
öfkeme yeni hatlar çizmişim, çırılçıplak savurmuşum gencömrümü yakıcı buz
(ışığına
ve saray eşiklerine dayanmışım da yürüyüp dev adımlarla.. çoğalışımın bedelini
(bilip gelmişim

gecede ateş aylası var ve ay öksüz bir şarkıcıdır uzun yoldan gelmişim
uzun yoldan geliyorum kulaklarım çınlıyor vur emriyle arandım
san pus içinde bir çığlıktım aradım kendi yankımı ateş aylalarında
ham bir çağlayı ısırmak gibi birşeydi erteledim gencömrümün kırık aşklarını
sormadım neydi beni savuran o çağ yangınlarının gizemli burgacına
bıraktım çocuk ellerimi dereotlarının gölgesinde yılları ışık hızıyla aktım
ve işledim geçtiğim bıçak yollarındaki çiçek harmanını belleğimin kurşuni
(fanusuna
uzun yoldan geliyorum kulaklarım çınlıyor vur emriyle arandım

gecede ateş aylası var ve ay değirmi bir bıçaktır ölüm yollarında
uzun yoldan geliyorum gözlerim kararıyor risalesini tuttum tarihin
upuzun yatmışım ranzama cehennem göklerde bir yıldız kadar yalnız
şimdi rüzgâr esecek diyorum şimdi biraz daha dallanacak gözkovuğumdaki
(çuvaldız
şimdi kum fırtınası kirpiklerimde şimdi bir kök tuz damarı gözbebeklerim
uzun yoldan geliyorum, kaybolmuş sûrelerini okudum eski kitabelerin
içinde her gece bir çölün boğulduğu ve her sabah bir denizi dirilten söylencelerin
upuzun yatıyorum ranzamda ve ay öksüz bir şarkıcıdır ondan dinledim
takdirî tahfife yer yok azamî hadden hüküm giydim
gecede ölüm mahyası var ve ay değirmi bir bıçaktır hücre penceresinde
takdirî tahfife yer yok, yokluğumda tefhim edildi hüküm
çün cürmüm sabit gırtlağıma pas akıyor vur emriyle arandım
upuzun yatmışım ranzama ateş aylalarında bir kıvılcım kadar yalnız
neyi anlatır bir kıvılcımın yalnızlığı diyorum, ömrümce bu soruyu aradım
bir çığlıkla koşuyor arkadaşların yanıtı hasta siempre comandante
bir direnç türküsü ki yankısı düşüyor blokların çatkısına
gecede ölüm mahyası var, kendi damarlarını ısırıyor kanım
uzun yoldan geliyorum ölüm açlıklarının ortasındayım
kanım kendi damarlarını kemiriyor, uzun açlıkların ortasındayım
bir yıldız tozu kadar yalnızım ışıltılı bir yıldızlar kumlasında
çığlığın çığlığa çarparak büyüdüğü çağlardan gelmişim
gece silah sesleriyle inmiş caddelere perdeler çekilmiş kapılar sürgülü
ve gün silah sesleriyle kopmuş da geceden, gece afişlerinin kıyısında durup
(bakmışım
genç ölüler görmüşüm yaralarına yağmur sızan güzelim ölüler
çocukların oyun taşını kavurmuş toplukırımların rüzgârı
pencereye çakılı gözlerini görmüşüm oğul yitirmiş anaların, iki buz yumağı
ve çığlığımızdan nasiplenen yol yorgunlarını görmüşüm
ışıltılı imgeleri korkuya adamışlar, mırıldanmışlar kendi sarsak acılarını
ben delifişek umutlarla yürümüşüm kırık çitli avlulardan haziran sabahına
ince bir çalıgülü bırakmışım sardunya dallarında ışıyan çiğ tanesine, çıplak ve
(ince
yürümüşüm ve uzun ölümler ortasında bulmuşum kendimi
çiğ tanesine ateş iklimleri düşünce
gecede ölüm mahyası var bize vaadedildi işkence
beynimin etime zulmü bu bize vaadedildi işkence
upuzun yatıyorum ranzada, bir bir açıyorum belleğimin karıncalanmış yiv
(huzmelerini
ateşi çalmaya gittim onlardan biri olarak ve onlar için
bir gölge gibi geziniyorum şimdi eski söylencelerin yitik sûrelerinde
bilincin ete işkencesi bu, upuzun yatıyorum ölüm açlıklarının haziran vaktinde

upuzun yatıyorum adıma hükm'okunmuş çün münkir anılandım
diretmişim uzun geceler bir karartma perdesinin ardında demiraskı ve bakırtel
ölüme kavgaya ve aşka inanıyorum demişim bu yüzden ölümsüzlüğe
bütün öyküm bu üç sözcüğe mühürlü öyküm bundan ibaret
boy boy asmışlar beyazcama doksangün enkazı çehremi
çok sayıda yasaklanmış yayın ve dürbün ve matara ve parka ve zahire
etin zayıflığındandır kimbilir uzun gecelerin kararsız bir vaktinde
türkümüzü unutanlar olmuştur damarları kanırtan cereyan cehenneminde
direncimi dipsiz kuyulara attılar allahsız ve kimliksiz ve yoldaşsız bir ceset olarak
ve fakat çoğu birbirini elevermek suretiyle
diye okudular zayıflığımı bültenlerde

bütün öyküm bu üç sözcüğe mühürlü öyküm bundan ibaret
upuzun yatıyorum ranzada, bir bir geziniyorum belleğimin kurşunî dehlizlerini
uzun yoldan gelmişim kollarımda zebanilerin kanlı tuğrası
direncin dövmesi saymışım biran unutmamışım boz haki zulmetlerde
ne bir satır mektup ne bir dal ılgınotu ne bir sayfa kitap
bir gölge gibi geziniyorum şimdi eski söylencelerin haziran vaktinde
uzun ölümlere yatmışım
ilk kardelen buz iklimlerine düşünce
gecede ateş söylencelerinin sesi var bize vaadedildi işkence diyen hoş hakikata değer mısralardı tebrik ederim sevgili şairim.Ne yazık kı her şairin başından geçiyor Sevgiyle kalın hoş kalın
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL