5
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
1203
Okunma
/kağıda yazılmamış her söz, bir çocuğun yüreğinden açan çiçektir/
uçtu… uçtu…
kanatları kağıttan bir uçak uçtu, pencerenin açık kanadından
sarı teneke kutularda rengine gebe, sardunyaların arasından
rüzgarı öyle esti ki, bütün perdeler savruldu…
elinden uçağını uçuran çocuk, pencereye koştu bir heyecanla
öylece baktı arkasından, gözlerinde mutluluk adında iki damla
o iki damla ki düşünce teneke kutulara, çiçekler renk doğurdu
çocuk coşkuyla çırptı ellerini, işte ilk şiirine ilk dize yazılıyordu.
. .
Kafdağı… Kafdağı…
çocuk alnını cama dayadı, uçağın izinden ayırmadan gözlerini
masalların olmazsa olmazı o dağa doğru, süzülüşü ne güzeldi
ama birden mavinin yerini, siyah bulutlar aldı…
ve nasıl olduysa bir dev, yasak gölgesiyle kapladı gökyüzünü
korku, çiçeklerin rengini ve çocuğun bakışlarının örttü üstünü
hiç kimse görmedi, mitralyözler çizildiğini uçağın kanatlarına
ve dev tetiğe dokununca, şiir dönüverdi acıya yakılan bir ağıta.
. .
ve umut… ve umut…
pencereden sızan iki görünmez haydut, girdi çocuğun iki koluna
ve içlerinden en çok demir parmaklık gibi olanı, fısıldadı kulağına
sen şiir yazan çocuk, o umudu unut…
perdenin çiçek desenlerinin yerini aldı, paslı demir parmaklıklar
ama öyle güzel sakladı ki, üzerine hiçbir şey yazılmamış kağıtlar
gökyüzünün ve denizin mavisini ve doğmamış rengini çiçeklerin
inadına Kafdağı’nın arkasına saklı devlerin ve inadına hücrelerin.
. .
yarın… yarın…
yeni bahara ait dalların, bildiği için açacak çiçeklerinin olduğunu
zindanda da doğmuş olsa çocukları, asla unutmayacaklar umudu
karnı her zaman burnunda, güneş saçlı o aşkın…
şimdi sen bırak yüreğini bir denizin dalgalarına, bırak ki ıslansın
elinde tertemiz kağıdıyla pencereden o çocuk, sana elini sallasın
sonra kağıttan bir kayık gelir seni almak için, dalgalar arasından
saçında güneş her renkte bin çiçek olur, taşar hücre duvarlarından.
/korkutan da zaten çiçek değil, eğer varsa denilen çiçeğin dikenidir/
Cevat Çeştepe
5.0
100% (5)