Günahkâr gecenin düşleri avuçlarımda zifir karası
Yorgun bedenimi bırakıyorum berceste bir yalnızlığın koynuna
Durdum
Çöktüm kanayan yüreğim, sızılarım döküldü kumsala
Çekiliyor kumsal ayaklarımın altından

Akdeniz’den esti rüzgâr
Ruhumu sıvazlayan deniz kokusunu
Kirpiklerimde kırağı vurgunu umutlar
Sırıtıyordu lekeli kadınların saçlarında
Bırakılan hain bakışlar
Sıvadım paçalarını kimsesizliğin
Uzanırken yorgun karanlığın ortasına
Firari düşler kamçıladı bedenimi
Kapanan gözlerim düşlerimin korkak adımları
Firari bir aşka kaçardım
Firari düşüncelerinin penceresinden
Kimseler görmezdi

Bir yanım Akdeniz olurdu
Sıcak akşamlarında teklifsiz ellerinde yandığım
Gümüş yakamozlar dökerdi kadın tenime
Amber kokusu ter yakardı genzimi
Tutkulu kavuşmaların boynunda silueti adınız
Gün ışığından korkarak saklardım başımı sevgilinin koltuk altına

Bir yanım hırçın, karamsar, destursuz Marmara
Bırakı verirdim düşünmeden dondurucu mavinin kollarına
Oysa sen İç/im Ana/dolu’ydu her zaman yüreğimde saklanan
Sabah açarken yüzümdeki peçeyi
Hüzün damlatıyor parmaklarım
Viraneydi yaşamak kaçamakların ellerinde saklandığı
Gün düşerdi göğsündeki saçlara
Kan dökülürdü dudak aralarından
Çarşaflarda bırakılırdı hürriyetsiz aşklar
Mahremiyeti toplardı bilmeden yabancının parmakları
Altın vuruştu yüreğime dokunan ellerin

Sustum
Soyundum masumiyeti
Kimsenin dokunmadığı gibi dokun bana
Kurumuş dudaklarında su damlası
Sür yanaklarıma
Geçmişi kazıdım
Telaşlı bir bakirlik yaylasında esti rüzgâr
Bir yanıma Akdeniz düştü, bir yanıma Marmara
Gözlerinde hangi kirlenmiş gecelerin örtüsü var
Akrebin yuvasında aşk teslim ederken ruhumu
Firari bir gecede firari bir kurşun
Sen yoksan
Yıkık bir yangın yeriydi yaşamak
Ateş kokusu dolardı odanın her yanı

İblisin elinde yaşam ile ölüm
Sıkıyor avuçlarında
Sensizliğin adı zaten ölüm
Yatırın beni
Yatırın kimliksiz aşkımın yanına