5
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1339
Okunma

ısıtmayan bir güneşin
ve
üşütmeyen bir rüzgârın ıslıkları altında yol alıp giderken
ayaklarım;
Eminönü Yeni Cami’nin avlusuna getirdi.
güvercinler nedense
gözümün içine baka baka konuşuyorlardı.
sözlerinde ruhumu okşayan gizli bir el vardı,sanki
hicrana giden umutlarım
aşkın kırılmayan azmi
ile
peydah olan düşleri
dansı bir dille anlatmaktaydı
kanatları.....................
Marmara;
tok bir sesle :
-Ey aşık!gülleri sevenler,
gül bahçesinde dolaşmak isteyen,
dikenlere katlanmak zorundadır.
nimete talip olanlar,
küfleti göğüslenmek mecburiyetindedir’dedi
Sağır Sultan’ın bile kulakları
yosun kokulu sözle yankılanıyor.
geniş bilgisi
ve akıcı uslubu
ile tatlı tatlı anlatmakta
yüzünde bir kederin gölgesi dolaşıp,
duruyordu.
söylediği kelimeler ,
çarptıkları yere kurşun gibi saplanıyor.
oturduğum yerden hırçın dalgalarına bakıyorum.
gözlerim;
cellâdına dikmiş bir mahkûm gibi tetikteydi.
söyledikleri ruhuma
alelade değil fevkâlede geliyordu .......................
sürgün âşıklar,
her devirde barut fırçasından farksız
sabır küpü gönüller,
inadına ölümü beklemekte
hicran;
korkunç sıcağıyla cehenneme çevirerek
binlerce gönülleri düşleriyle gömüyor....................
yavaş yavaş cami doluyor
Mâşuk’un yüz çizgileri
sebebi belirsiz bir korku yayılıyordu.
zaman sanki durmuş.
tatlı söz;
her derde derman.
ben de dermana muhtacım..............
Kız Kulesi;
yan bakışları fırlattı.
sözlerinden aydınlığı gölgeleyen
bir hüznün varlığı hissettiriyordu.
dudaklarındaki sıkıntılı gülümsemeyi fark ediyorum.
ama
ne olursa olsun candan bir bakışla onu süzüyorum.
gönlüme vaat etmekte..................................
gordion
28/01/2011
5.0
100% (2)