5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1273
Okunma
Gözlerin İstanbul kadar kutsaldı,
Ve ben Fatih kadar mağrurdum sana...
Tarihler ne milattan önceydi, ne sonraydı milattan,
İnce bir tül gibi karanlığa düşen neydi ufuktan.
Yalnızlığın adı kaldı çehremde, dallarım bıçaklandı
İnce bir hazin düştü gövdeme lisanım saçaklandı
Şimdi taşlara resmedilen bir gülüşün kaldı geriye
Ve kitaplara düşen dipnot “ölüşün” kaldı geriye.
Hangi melek kıyar ki
Sevdasına acı nüksetmiş iki yeşil buğuya,
Kan bulaşmış yazık! Ak beyaz bir kuğuya.
Sen sus konuşma ben biliyorum,
Dallara yeşil giydirmiş gözlerindi.
Ve bir sigara dumanında kaybolan
Rüzgara ram olmuş gözlerindi.
Özlemin İstanbul kadar yakıcı
Ve ben Fatih kadar tutuşmuştum.
Gözlerin Taç Mahal kadar eşsizdi,
Ve ben şah Cihan kadar yangındım sana...
Gözlerin ki ince bir dokunuştur ruhuma
Kaymasıydı gökten yıldızın ve düşmesiydi avucuma.
Benimse sahte bir güldür cesedim,
Kokusundan ayrılık tüten.
Çocuklar can taşır minik sırtında ince narin,
Benimse kabrimde, karıncalardır bana küsen.
Uzak bir zemheridir bakman göğe bensiz,
Uzanamam biliyorsun, kollarım kırık ve çaresiz.
Özlemin Taç Mahal kadar eşsizdi,
Ve ben Şah Cihan kadar aşığım.
Gözlerin Nuh’un gemisi kadar kutsaldı
Ve ben tufan kadar çaresizdim sana.
Rivayet o ki ilk düşen senmişsin gökten,
İlk dokunan senmişsin güneşin sırtına, ellerinle
Kahreden bir gurbetmiş oysa uzaklar,
Ve sinsi bir sutrede ellerine kına sürmüş tuzaklar.
Ben bakamadım gözlerinin ta içine
Ve dokunamadım kına kokan ellerine.
Şimdi şaha kalkan iki adım yalnızlıktır,
Toprağı yarıp çıkan her şey tanıksızdır.
Bir dert ki işte ekmek kadar masum, zakkum kadar asi
Ne olur yalvarırım silme gözlerimdeki sisi
Özlemin Nuh’un gemisi kadar kutsaldı.
Ve ben tufan kadar yorgundum.
Gözlerin Belkıs’ın tahtı kadar kutsaldı
Ve ben Süleyman kadar aşıktım sana.
Bir ten düşüp sıyrılınca keyfiyetinden aşina,
Ve ıslanınca yanağımda ruhum.
Bir kuş cıvıltısı karışır sensiz ağıtıma,
Bir sebepsiz lale açar,intihara gebe
Hep çıldırmış bir zemheriye tutulur düşüncem
Sebebi sen değil misin söylesene?
Şimdi;
Ellerinle bir gökyüzü sun ne olur,
Semasında gözlerin kamerim olsun,
Kov yalnızlığı çehrenden gülüm kov...
Sulamasın toprağımı gözlerin.
Al kabul et sana doğurdum tüm sevgilerimi.
Bir, bir çarmıhta astım nefretlerimi.
Bilirsin ki;
Özlemin Belkıs’ın tahtı kadar kutsaldı,
Ve ben Süleyman kadar yangındım.
Engin Badem