6
Yorum
1
Beğeni
4,8
Puan
2637
Okunma

Hangi yağmur düşerse tenime,
Islak ıslak, sen kokar yalnızlığım.
ve tüm ırmaklar,
Buluşurken kavşağında bir okyanusun.
Ben gözlerinin deryasına müptela,
Ben hasret tutmuş kızıl yosun olurum.
Oysa her gece,
Ay gelir yükselir gözlerin.
Ay gelir, karanlığına göklerin.
Parlar gümüş kirpiğinde kristal yakamozlar,
Kavuştumu yüreğinde bir damla, kokuna vurulur kaçamazlar.
Sen mavi şallı can suyu,
Ben kurumuş ırmakların kızıl yosunu,
Dirilsin göğsünün mabedinde ah edip büyüttüklerin.
Belki bir med-cezir vaktidir der, bende dirilirim.
Kimse bilmez,
Islak bir maskeye saklanırken bakışlarım,
Kuytusunda yankılansın diye belki de
Sebepli, sebepsiz gülüşler bırakırım.
Koşup gelmek isterken her gece sana,
Her gece miğferinde bir çakıl taşı kudurur.
Süt kokan göğsüne aşinayken,
Bakışıma,
Sıcacık doğurganlığıyla bir anne bakışı kitlerinir durur.
Dediği gibi rüzgarın, gün babasız uyanır sabaha.
Uyanır çiğdemsi hüznüyle, inci dişli kan terleri.
Elbet bir kavuşuruz derken dilim.
Bilinmez ki hazan aynı hazan, iklim aynı iklim.
Kimse sormaz,
Yeşilken neden kızıla boyalıdır avuçları bu küçük yosunun,
Kimse sormaz,
Her gece nedendir uyanmak aynı anında o iğrenç kabusun.
Oysa ne gariptir
Akıp giderken çağlara, bir ırmağın göğsünde kulaç kulaç.
Oysa kalmak ne acıdır,
Bir yanım delik deşik, bir yanım vuslata aç.
Haklısın,
Bayramıdır diye yüreğimin, kızıl kınalıdır avuçlarım,
Ve kimse bilmez ki bir deryaya, damla gibi varmaktır sancım.
Kimse bilmez ki bir sana, ıslak ıslak varmaktı sancım.
Engin Badem
-acemişair-
5.0
75% (3)
4.0
25% (1)