21
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
2340
Okunma

gece telvedir kahve fincanı dibinde, bakılmamış fallarda saklar halleri
ya da ışık dökülmesidir yüreği kabarmış denizlere, yakamozlar misali
işte böyle gecelerin birinde canımın içi. . . ,
diyelim ki bir davet aldık ikimiz birden, yazılmamış öykülerin birinden
aşk rengi mürekkeple dolu hokkaya, dalıp çıkarak yazan bir kalemden
diyelim ki gece ve gündüzü olmayan, birer deniz kuşu olduk ikimizde
karşılaştık orta yerinde, kanatlarımızın altındaki hokka gibi bir denizde
hey sen, bu öyküde üstümüze doğru esen rüzgar
denize düşen gölgeleri ayırabilir misin dalgalardan. . .
diyelim ki rüzgar önüne katmış bizi, iki ayrı ağaçtan birer yaprak misali
üstümüz tuzlu su damlası, ama ne deniz var ortada ne de kanat gölgesi
diyelim ki getirip bırakmış sorgusu sualsiz, yalçın kayaların en çıplağına
ve bir kartal çökmüş üstümüze de, kırbacını vurmuş sevişmek arzumuza
hey sen, damarında ot bitmez taş parçası bu öykünün
kabul etmez misin yani, üzerinde yeşerecek ağaç dalını. . .
diyelim ki biz bu defa davetsiziz ama bir gece falında çıkıvermiş halimiz
denize düşen yakamozlar gibi, üç vakte kalmadan karşılaşmış gözlerimiz
diyelim ki biz zaten öykülerin, iki yeşil yaprağı ya da iki deniz kuşuyduk
şiirlere sızarak gizlice, yazılan her öyküde, kendimizi bir daha yaşıyorduk
hey sen, başına insansızlık çuvalını geçirmiş insan
bir öyküde sen yazsan, hiç yürek ısınmaz mı yüreğinde. . .
yaşadıklarımız yaşanacakların teminatıdır, gece ve kahve işin bahanesi
ay ışığından güneş toplarız, büyütmek istersek eğer yürekte açan çiçeği
neylersin bizim de mayamız böyle, . . . . canımın içi. . . .
Cevat çeştepe
5.0
100% (18)