5
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
2216
Okunma

//Rezil rüsva günlerin yüzüne tükürmenin verdiği rehavet içindeyim.
Anlamsız kapı gıcırtılarının yarattığı sahte korkularla
Bilinmeyenlerin endişesindeyim.
Eyvallahsızlığım
Zil takıp oynayacak kadar bayağılaşmış gün dönümlerinin
Ağır makyajlarının altında gizlenen sıfata
Ya da kıpırdamaya mecali kalmamış bir sokak köpeğinin açlığına
Ah sevdiceğim
Ah yüreğine yüzümün gölgesi değen adam,
Git desen gideceğim ruhundan ya…//
…..
Yeni bir cehennemin kapısında dinlendiriyorum ruhumun dünyevi azaplarını,
Şimdi tüm çıplaklığımla hazırım günahlarımın ceremesini çekmeye…
İçinden çıkmaya yeltenmediğim bilmecelerin
İnadına taktığı çelmelerle tökezliyorum sokağında
Aşağısı bir karanlık ki sorma,
Birbirini beceren kelimelerin fütursuzluğuyla
Sözcüklerimi kesip duran bir çift manasız göze dönüyorum sırtımı,
Benim sırtım yüzümden bile soğuktur unutma…
……
Sayfa aralarına sıkıştırılmış bir masal kahramanı gibiyim.
Ellerimde kırmızıya çalan elmalarla
Kendi kendimi kandırma telaşında.
Isırsam prenses,
Kandırsam cadı…
Herhangi bir ormanın
Herhangi bir sapağında
Kuşlara yem olacağını bile bile hatıralarımı serpiyorum,
Yolumu kaybedersem sakın beni arama.
…..
Düşlerimi kemiriyor zıvanadan çıkmış insanlar,
İçine gözyaşı sokuşturulmuş
Mayhoş bir akşamüstü
Çıksam ellerinin üzerine
Ruhuma sinmiş yılkının terkesine yinede yetişmiyor bakışlarım…
Hüzzam bir şarkı salınıyorken kulağımın hengâmeli yollarında,
Beynimin içindeki arsız ses hesap soruyor tüm pervasızlığıyla;
‘’Söyle’’ diyor,
Söyle ne değişti hayatınızda;
Sizin ki parlak elbiseleriniz vardı,
Boyalı dudaklarınız ve ipeği kıskandıran saçlarınız
Kahkahalarınız vardı şehvetli geceleri anımsatan…
Kahkahalarınız,
Uykuları bölecek gibi duvarları çınlatan…
Ve ansızın;
Dingin kış günlerinin erketeye yatmış ayazı gibi belirdi bakışlarınız,
Körpe bir vücudu ağırlığıyla ezen bir sapkın kadar mide bulandıran…
…..
Şimdi ben,
Dingin deniz kenarlarının zamansız patlayan fırtınasına geriyorum göğsümü…
Yüzümü yalayan her damla
İsyanımın kanıdır,
Hiçbir vebal yüzümü yere eğemez bir daha…
…..
Suskun şehre inat;
Fısıltıyla en lanetli büyüyü tekrarlıyor rüzgâr.
Ben uyuyorum…
Ömrümün en derin uykusunda,
Kulağımda yabancı ninniler,
Dilimin dönmediği bir dua,
Karabasanların en koyu kuytularında ha bir adım önce ha bir adım sonra,
Zamanı durduramıyor olmanın ızdırabında…
Sefalet emareli sokakların kabadayılığa öykünen cılız naralarında
Gözlerimin narıyla adımı yazıyorum duvarlara;
Yazıyorum ki üstü kapalı kalmasın hiçbir hatıra…
Ocak’2011 Aydın…
5.0
100% (4)