2
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1690
Okunma

“Bir şiirde, bir satır saklayabilir başka bir satırı
Nasıl ki bir kavşakta bir tren belki örter bir treni
...
Aşkta, başka bir sitem saklayabilir bir sitem
ve küçük bir serzenişte, koskoca bir şikayet gizlidir belki
Bir adaletsizlik bir başkasını saklayabilir-bir sömürgeci bir başkasını
Bangır bangır bir kırmızı üniforma bir tane, bir tane daha! ”
-Kenneth Koch-
/Her aşk bir bıçaktır ayrılıkların bilediği
yeni bir hayat taze bir dramdır!../
I
Aykırı birer notaydık isyankar şarkılarda
kan revan dillerde ıssız kaldık..
sızıydık, sızlandık! bir elvedanın teninde
riyakar sevgilerin kıyısında yalan kaldık.
Şairane bir kadının üryan günahlarında, iliklerimize kadar yalnızdık
hayat zalimdi tutuşturdu ayrılıkları; yandık ha yandık
tutamadık yolları sonra yılları, özlemin kancasında derin bir ’off’ kaldık!..
II
Sen suçlarımın ihbarcısı...
hakkımda çıkarılan tutuklama kararıydın
o yüzden polis raporlarında rehin aşkımız...
Sen türkülerimi demlediğim sabahların efkarı
bıçaklanmış günlerimden kalan şiir...
III
Okuma yazma bilmeyen entellektüel sürgünüyüm,
hiç kullanılmamış coğrafyaların karanlık geçmişinde...
Terkimizde ağrıyan sözcükler
yollar uzun - kısa ayrılıklarda
böyle az insan, çok yalnızlıklarda
az şiir, çok şairlerde...
Biz yokuşu kendimizin durmadan tırmandığımız uzun soluklarla
biz kendimizin çırağı ve ustası kendimizin bu yama tutmayan hayatta
Kuşatmalarda kan lekeli şiirlerdik;
infazlarda yitirdik mavilerimizi...
söküldük dikildiğimiz anlamlardan;
dikilmez artık yırtılan sevincimiz...
Çürümüş şehirlerde yağmalardan artakalan yaralarız biz
kimliği rehin bırakılmış bir coğrafyanın sürgünleriyiz
ezgileriyiz aynı türkülerin ve imgeleriyiz içli şiirlerin...
ürkek adımları devrik bir aşkın.../ aynı kalbin çarpıntılarıyız
yalnızlıklardan derlenmiş şarkılarız biz...
Oysa, aynı türküleri çalan-
büyük bir orkestranın farklı enstrümanlarıydık
kim-
neden
ayırmak
ister ki
bizi;
kim?..
IV
Eskimeyen ve aç bir canavardır zaman,
takvimler habersiz, saatler şaşkın kalır
ve biz de ölür gideriz nefes almakta zorlandığımız
ve tıkandığımız bu dünyadan
ardımızda intihar teorilerimiz kalır...
ve insan haklarından habersiz derin yaralarım
Ahmed ARİF’in şiirlerinde unuttuğum çocukluğum kalır!..
Kusura bakmayın;
üzerine kapandığım kitaplar
size emzirdiğim için tenhalığımı
kendimi size bulaştırdığım için...
V
İçe kapanan bir yumruk gibi içime kapandım
kalabalıkların çürümüş yüzünde...
kabul edilmez satır aralarında bir yığın küfürdü hayat...
İçe kapanan bir yumruk gibi içime kapandım
bir uzun yol otobüsünün camına dayayarak başımı...
Ve dinlenme tesislerinde yokluğunu kanatan bir ses!
’Yanında gelmeyen var mı!..’
’yanında gelmeyen var mı?..’
Kimse bilmezdi oysa,
sensizliği içimde bir yara gibi taşıdığımı..
Sakladığım bir ırmağın sularını utandıran mahçup yüzünde
kurşunlara çarptı sesim...
daha gelecek düşlerimi ve seni-
uzak bir taşra kentinde şivesi bozuk yalnızlığıma ekliyorum
ve sana ekliyorum sicili bozuk ve çektikçe uzayan acılarımı!..
VI
Hep seni özlemekle gelip geçti acıtan günlerim, hep sana yanmakla
hep seni bekledim dilimin dönmediği türküler söyleyerek
hep uzağından bakarak benim olmayan kavuşmalara...
(Bir sutyen gibi unutulurken aşklar kirli yataklarda!
yalnızlık sokulmasın güzelliğine-
çünkü ’altına imzasını atacak kadar kim bilinçli ve doğru yaşadı ki?..’)
(Birdal ERDOĞMUŞ/2005)
5.0
100% (1)