2
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1577
Okunma

orada, yolun sonunda bekleyen karartı
içinde bizi acıtan delirmiş ruhlar geziyor
renksiz, gidişe dönük yüzün
henüz bitmedi çocuk oyunu, şiirle süslemeli sevmesen de
sevmediklerinden doğacak müjde
mucize değilim
arama beni özgürlükte
arayışın seni kirletir unutma mirva...!
yakar dilimizi, özgür kelimeler
lümpen parsellerinde soytarı kıyafeti, sevmiyorum özgürlüğü
yalnızlık kardeşliğine bağlılık yeminidir ‘özgürlük’ çığlıkları
şehrin kendini noksan hissederken
caddede adımlar teke düştü, vitrinler siliyor resimleri
bellekler acı doluyor
bir yer var, bir yer başladığında biten
küfrünle kafir ettiğin
mirva..!
adını bir bilmecenin cevabı yapıp aratmak var sesli konuşanlara
bulunmayasıca cismini gömüp lahit göğsüme
denize uzanmış şuh kadınlar gibi duran iskeleye
bedeni çalınmış gölgemle yığılacağım
ölüm derler buna mirva
tenha yalnızlığın içine düşen
mavi gökyüzün altında, mavi denizin yanında, mavi umut tükürerek ciğerlerimden
gizleyerek varoluşunu insancıkların algılarından
sonsuzluğun çiçek bahçelerinde kutsanmış yağmur kokusuyla yıkayıp benliğimi
seni sonsuzluğa öz etmek.
mirva..!
aklım almıyor sosyalist düşünce mi bu
neden çalınmış imanım
yalaz ateşlerden korkmaktı oysa benim kaderim
gözlerin giden yüzünün ağlak çocukları
büyüledi, büyülenmeye meyilli gözlerimi
korkularımızdan yarattığımız umacılar değil çekincem
kaybetmek zor mirva
güneşin sözlerini.
allahsız peygamberdi aksin düşünceme, boş duvarlarda kutsal kitaplar yazdıran
yaz dedi, kalem parmaklarımın yerleşkesinde
ayine durdu, kuldu
dünyayı soyundum
günah seni, sevap beni terk etti.
mirva gider gibi yüzün
hangi beden dili işaret eder seni
bu sessizlik nedir? neden konuşmuyor dünya? hangi sonun yasında âmâ yazıtlar
hükmedecek yol mu bulamadın
pandomim oyunlarından başka
işaret dili öğrendim, dilsiz değilim sessizliğimi seviyorum, seni sever gibi.
ölümü paylaşmak istiyorum, son nefesi ben, sen ruhunu ver
5.0
100% (1)