4
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1116
Okunma
sabah şerifleriniz hayrolsun. . .
. . .
(ama hani nerede, bir ayağı kırık tahta sandalyenin dayandığı masa,
şu köşede duruyordu)
tahta masalar, boş sandalyeler, kaşıkları içinde kalmış çay bardakları
ellerim cebimde geliyorum yanınıza, dudağımda geceden kalma ıslık
sevdiğiniz bütün türküleri çalıyorum, yüzümdeki tebessümle barışık
güne güneş olup doğmak niyetine, altın başlı çivi gibi delerek karanlığı
(dün üzerine gözyaşı damlayan şu karanfil, gene duruyor yerinde ama
nasıl da bükmüş boynunu)
karanfiller, gelincikler ve baharda bahar renkleriyle sevişen çiçekler
böyle doyumsuz manzarası olmak dünyanın, nasıldır bana da anlatın
ve aşkı tatmak bestesiz serenatlarla, kanatlarında bütün kanatlıların
çıplak göğüs gibi üşürken, soğuk rüzgarlara açık mevsimsiz bahçeler
(peki ne oldu bardağımdaki suya, sabah geldiğimde içerim demiştim
akşam bıraktığımda tamamen doluydu)
siz sular, bulutlarla gülen-ağlayan ve dere yataklarında denize koşan
hiç rastladınız mı kendi damlanıza, sıcağı anne bilen buharlar arasında
hani kurumuş bir çeşme yalağı ya da hasretleri bitirmiş vuslat anında
eski yağmurlarla öpermiş gibi, çatlak toprağa benzer dudaklarından
(ve sen sevgilim, bugünde akşam oldu ve hala gelmedin, hani sözümüz
vardı ya, yoksa unuttun mu)
akşam alacası silmeden gözümden gözlerini, şimdilik bana da müsaade
eğer görüşemezsek sıkma canını, mahşer bizim için değil mi canımın içi
ha ben doğmuşum üstünüze güneş gibi, ha güneş çekmiş içine hepimizi
ama umut var ya güzelin en güzeli, yarın sabah yeniden görüşmek üzere
(iç cebimdeki fotoğrafı yokluyorum…., hani sen bir tahta masanın üzerinde oturuyor, elinde karanfil tutuyordun…, yerinde duruyor mu)
. . .
akşam şerifleriniz hayrolsun. . .
Cevat Çeştepe
belki bir tahta masa ya da karanfil
sadece bir akşamdan sabaha, neler eksildiğinin farkında mıyız yaşamımızda
5.0
100% (5)