5
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1982
Okunma

Çocukluğun taşrasında, köpüğün kıyısında uzun ve ağır adımlarla toprakları ve
otları çiğneyerek, daha yeni boyanmış bu gök altında büzüşmüş sen,
bir tek sen geceyi kaçıran taşlar atabilirdin. Böyle yarattın kendini, yalnızlıkla
yoğrulmuş, iç sıkıntılarıyla yaralı, yürüyerek, yürüyerek kederli
kasabalarda. Neye yarar eskilerden söz etmek, neye yarar unutuşun
çamaşırlarını yeniden giymek?
Pablo NERUDA
I
/İhanetin rahminde piç edilirken aşklar yavşak yüreklerde
bize mahçup anılar ve arsız küfürler kaldı
hayatın cenderesinde, kalemlerde parmak izlerimiz aleyhimize delil olarak kullanıldı!../
II
tutukluk yapmaz cahilliğin silahı!..
karanlığın hırsıza suç ortaklığı yaptığı vakitlerde,
bir kaç kişi düşünceyi bıçaklayıp, şairleri de yaraladılar, şiirleri de
sonra, kitapları, kalemleri çocukların ulaşamayacağı bir yerlere koydular
sokaklara iltica etti çocukların tehditkar düşleri...
yak gitsindi hepsini, yak gitsin!..
yenilginin reddelişiydi oysa çocuklar
bu yüzden tanımı yok çocukların, örselenmenin tanımı yok!..
’ölüm bir baş-ağrısıdır Sudanlı çocuklara’
acının bıçaklaştığı savaşlarda;
panzerler çiğnedi Filistinli çocukların rüyalarını
yarınları karanlık, gözleri dalgın, bakışları kaygılı
ama sıcaktı, elleri çocukların...
III
sterilize edilmiş ihanetlerde, sokul aşkın uçurumlarına
tutun, tutunabilirsen
Yedek bir yasak gibi sabırsızdın günlerin kapısında
gizli bir günah gibi yalnız, tartaklanmış bir çocuk kadar alıngan
ve kırılgan yazgısı değişmeyen kristal bir vazo kadar
sen çoğal şimdi herkes böyle azalırken
bu talan akşamlarda, sesini gasp ettiler
’anadili’ susmalarda bağır bağırabilirsen!..
(ya)saklı şiirler atlasında yurtsuz acıların
ve sözcüklerle ifade edilemeyen esaretin
ve söyle sesine sığmayan yağmalanmış türkülerini
türküler seni söylemese de
türküler seni söylemese de!
gecenin karanlığında kirli bir aşk ertesiydin
sevmeleri kirlettiler, kimse arınmaz ihanetin kirinden
senin ömrün kundaklanır bu puştlar pazarında
anla anlayabilirsen!..
biri usulca ansızın çıkagelir, ilişiverir hayatına
bu yara bere ikliminde sev sevebilirsen
ölüm hükmünde şiirler yaz bu kentin varoşlarına
oysa herkesten gizlediğin gözyaşların
büyüyen umutsuzluğun, kesik ve kanayan hayallerin
kimseye göstermediğin yaraların
aleyhine delil olarak kullanılan şiirlerin
hepsi hepsi kocaman bir boşlukmuş hayat
doldur doldurabilirsen
hep kaybederek sevdin sen, kimi sevdiysen hep bir suçmuş gibi...
hayatın bütün rastlantılara ve bütün yaralanmalara açıktı
öylesine yıkık, öylesine korunaksız
hayat soyup, çırılçıplak bırakır insanı
giyin giyinebilirsen
IV
yüreğini bölüş çocukların hıçkırıklarıyla
şiirlerini kelepçelerle!..
ölçüsüz acılarını, upuzun yollarla
özlemlerini uçurum ıssızlığınla bölüş
kitapların ve ekmeğinin arasına sokuşturduğun hüzünlerin!..
taammüden kastedilen, yüzüne sığmayan, buruk ve savunmasız gülüşlerin
hep kenarında durduğun hayatta
sıradan bir şairin azalmış ve daralmış imgeleriydin
ertelenen kaç intihardın buğusunda zamanın
kaç, gözdün ağlamanın önünde bekleyen
kaç, yürek kederlerin önünde, kaç matem
kaç, szlamaksın vicdanların önünde
kaç, yanın yetim bir çocuktu senin?..
herkes kimliğini paraya gömerken böyle
sen, hangi alfabe de sessiz bir harf, hangi şiirde söz
hangi mültecinin sessiz tenhalığında!..
ellerinde kelepçeler eskimiş yaşayarak yeni zaman acılarını
savruldun ölümü baştan çıkaran hükümlü şiirlerde
hayat soğuk üşümez mi anıların?..
V
ah sevgilim bu şiirler beni adam edemedi
sessizliğe bağırıyorum şimdi
bu sürek avında, yedeğimde hoyrat sevgiler
ve sen, uykusuz gözlerimde gecenin yarısısın....
bir valiz dolusu avuntuyla Diyarbakır’a gitmekti seni sevmek
bana hep uzun yol hevesi ayrılıklar, sana acıtan unutuluşlar kaldı
oysa daha yaralarımı gösterecektim yalnızlıktan dem vuran şairlere
bize ne kaldı?..
telaşı ve utancıyla ilk sevmelerin
bütün gece sevişmekten uykusuz kalan
yürek ağrısı şiirlerin dışında...
bize ne kaldı!..
/İhanetin rahminde piç edilirken aşklar, yavşak yüreklerde
bize mahçup anılar ve arsız küfürler kaldı
hayatın cenderesinde; kalemlerde parmak izlerimiz aleyhimize delil olarak kullanıldı!../
(Birdal ERDOĞMUŞ/2009)