6
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1090
Okunma

Artık düşüyorum ben, boşluğa, bu dereye
Hiç tutunamıyorum, hayatın yamacında
Hüzünlü bir bakıştır, son söz ciğerpareye
Şu rûhum kıvranırken, firâkın kıskacında
Bu mısralarım sana, kalbimin fidânıdır
Bahârı beklemeden, kışta çiçek açtılar
Bu mısralarım sana, aşkımın figânıdır
Duygularım, bu gece, sırlarını saçtılar
Âteş-i ,,AŞK’’ yakıyor, düştüğü yeri, yârim!
Müteellim kalbimse, nokta nokta dağlanmış
Düşenler bir kül olup, dönüyor geri, yârim!
İnce boynum ezelden, saçınla bukağlanmış
Ecelim de çözemez, beni saç tellerinden
Bu bülbül saça yapmış, aşkın âşiyânını
Itır sürmüş tellere, cennetin güllerinden
Yüce Kaf Dağ’ı bilmiş, o başın meyânını
Söğüt dalları gibi, eğilsin ince saçlar
Yanağımdan dökülen, firâkın ırmağına
Tâ yaralı kalbime, uzansın ince uçlar
Kanımı sürsün boya gibi her tırnağına
Soner Çağatay / 1 Ocak 2010 / Almanya
Kelimeler:
Âşiyân: Yuva
Meyân: Orta
5.0
100% (4)