2
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1423
Okunma

-Anneme-
-I-
Çantamı getirin, zil çalmak üzre
Nedense kimseler duymuyor beni.
Okula gittiğim anı bir kere
Kaçırmazdı annem; peki o hani?
A, işte dışarda birileri var
Ne bu kalabalık, ne bu gürültü?
Tüm köylü burada; genç ve ihtiyar
Tabuta sarılı beyaz bir örtü...
Nedir bu kargaşa, ne bu velvele
Garip bir sözcükten bahsediyorlar;
Ölüm ne ki anne, deyiver hele
Neden senin için öldü diyorlar?
Daha körpeyim ya aklım ermiyor
Neden beyazlarla bezendin anne?
Nereye? Kimseler bir sır vermiyor
Göçmen kuşlara mı özendin anne?
Anne kalk ayağa, bırak şakayı
Zaten zil de çaldı, öğretmen kızar.
Giydir şu ördüğün en son hırkayı
Mart ayı soğuktur, dışarısı kar...
Ne olur dinleyin, nereye böyle
Kıyamet mi koptu aceleniz ne!
Kalk anne, bari sen bir şeyler söyle
İnansınlar artık ölmediğine.
Düşün ki sen bizden gittiğin zaman
Üç balanın yaşı çökertir dağı.
Sen ki evlatları için yaşayan
Bizden çok mu sevdin anne, toprağı?
-II-
Kanatsız bir kuştum sen öldüğünde
Avundum ninemin birkaç sözüyle.
Sensiz yaşadığım her acı günde
Raksettim ölümün soğuk yüzüyle.
Tutamadım verdiğim sözü ama
Tıkanmadı önü nasip yolunun.
Söküğüm büyüktü, tutmadı yama,
Oğlu çıkar belki doktor, oğlunun.
Şimdi mezarının başucundayım
Ağlayarak seni üzmeyeceğim.
Ne yorgunum artık ne de hastayım,
Yalnız ara sıra kanar yüreğim.
Bir kızı çok sevdim anne, bir kızı
Yüzü gözü sendin, el ayağı sen.
Nasıl yakışırdı bilsen kırmızı
Sanki seni sensiz taşıyan gölgen...
Nuru gözlerinde iki yıldızın
Dokunmak istersin, gelmez ki ele.
Bir güzelliği var sanki ikizin
O da senin gibi gitti yad ele.
Hani, olmaz ama şimdi uyansan
Bakarak yüzüne, bakarak doysam.
Toprağa oturup, taşa dayansan
Son bir kez dizine başımı koysam.
Yaprağını çiğ bürümüş kardelen!
Sitem mi edeyim yere ve göğe.
Bahar üstü, bak çürümüş, kardelen
Ölüm mü yakıştı o güzelliğe...
İsmail Uysal
5.0
100% (4)