1
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1149
Okunma

ayrılık giyinmiş bir şehre parkesiz döşenmiş cüssem
tanıdık yokuşlara sağanak umutlar birikmiş dilimde
tarifeli acılara tarifsiz istavrit kokulu türküler eklemişim
aşka boyalı duvarlarım yıkılmış
patalojisini buz kesmiş suskun ülkemin...
koklamaktan başka işime yaramazdı çiçekler
bir bahar daha vurulmuş yatıyor yerde
nadas tutkulu papatya düşler ,g e l e c e k niyetine
gelecek...gelmeyecek...
zaman ,bir ceylan gibi sekerek eksilirken önümden
göçmen sevda avuntusuymuş bilememişim
her rüzgârın sesini sen sanmışım , sana benzetmişim
ne kötü ki; sana ölümden ötesi yok iliklenmişim
uzun soluklu bir sevda esaretinde,daimi ebe
bir düdüğün içindeki nohut gibi esirim...
ölüme aşermezden evveldi
sır küpü sevdalar bilerdim mahzenimde
diyemediğim nice suskun aşk varsa
hepsini sana dillendirdim
bilmem ki iyi mi ettim?
ağına av vurmuş bir örümcek beklentisiydi gelmelerin
uçardım,koşardım kanatlar takıp
uçardın
yetişemezdim
sazın soluna denk düşmüş bir la sesi olurdun sonra
kulaklarını tırmaladıkça sesimin yankısı
benden arttığın oranda eksilirdin
giderdin
an olur, buzuki ezgilerle ege olurdum ardından
an olur, kararırdı denizim , köpürdüm dalga dalga
yine de severdim...
acıdıkça canım
azdıkça, içimin pürmüze değen yanı
güzergâhı şaşkın, sarhoş bir kurşun gibi
gidiyorum derdim!
bu kez son!
ama,vurulurdum tekrar
gözlerinin can alıcı giyinmiş mayhoş mavisine
hiç beceremedim
sisli bir ömrü, boylu boyuna gölgene yamadım nihayetinde...
kendimle oynadığım bir kumardın...
ve,kaybettim!
tüm enlemlerimi istila ettin!
işte, sendeyim...
ToprağınSesi
.
5.0
100% (3)