0
Yorum
14
Beğeni
5,0
Puan
2190
Okunma

Anadolu Türkçesiyle Bir Ulu Çınar Konuştu
Görkemli geçmişime nice yasaklar koyup,
Bizden görünenler kesti benim en gür dallarımı.
Dört duvar ortasında acıdan anıt yüzüm;
Ben eskiden böyle kuru bir ağaç değildim! ...
Yokluk kılıç kuşanamazdı benim toprağımda,
Tuttuğum altın olurdu ellerimde çil çil
Ve her selâmım bir ülkeyi beslerdi tekmil;
Gözüm tok, gönlüm tok, hiç aç değildim.
Sipahiler uçururdum seferlerden seferlere,
Demezlerdi Asya neresi, Avrupa nere?
İnsanlığı benden öğrenirdi palazlanan her kefere;
Şimdiki gibi Batı’ya muhtaç değildim! ...
Elçiler yığılırlar, yüz sürerlerdi eşiğime,
Ufuklar açılırdı, sesime, ışığıma.
Besmeleyle su verilmiş bir çelik kılıçtım ben;
Teneke değildim, saç değildim! ...
Tuna, Sakarya kadar Türk’tü; Fırat kadar Türk;
Kılıç tutan iki kolumdu Kırım’la, Kerkük!
Kestiler, acıdan sarhoşum şimdi kör-kütük;
Kendi derdime bile ilaç değilim! ...
Estergon Kalesi bre aman su başı durak,
Git bulut üstümden, git de Vardar Ovası’na bak!
Ne aşklar yaşamıştır orda yürek;
Hilâldim her yerde, hiç haç değildim! ...
Dün er gibi savaşırlardı başı örtülü kızlarımız,
Bu gün cıscıbıllar, şimdi hepsi birer yalancı yıldız.
Ne ezgiler bizim ezgimiz, ne ağızlar bizim ağzımız;
Has ekmektim, baldım, bulamaç değildim! …
Düşmüşüm çemberine ateşin, yağmurun, karın
Kokularıyla yaşıyorum şimdi o eski baharların.
Sür git önüme çıkan haçlı akbabaların;
Önlerinden kaçacak keklik, turaç değildim! ...
Baş benim başımdı, eller benim ellerimdi
Çağlara hükmeden medeniyetimin mayası adaletti, dindi.
Pis uğurlar yüzünden toprağımın bereketi tükendi;
Ben eskiden böyle yoz-kıraç değildim! ...
Şimdi garip çocuklarım yaban ellerinde iş ararlar,
Kiliselerin gölgelerinde ezik ve sürgün yaşarlar.
El uşaklarıysa her gün bir kökümü daha koparırlar;
Eyvah ki eyvah, ben eskiden böyle dalaç değildim! ...
Bahaeddin KARAKOÇ (İlkyazda – Haziran 1984)
Bahattin Karakoç
5.0
100% (32)