12
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2802
Okunma
Tat almadan geçiyorken gençliğim
ellerimden tutan, ruhumdaki karanlıkları aydınlatan
ve parçalanmış yaşantıma anlam katan… SENDİN
Bakıp da görmeyen gözlerime
yasamın uç noktalarını gösteren
Umursamaz deli dolu yasayıp
’başka hayat yok sevgili’ diye
koşarcasına sürükleyip beni peşinden
deli fişek gibi rüzgârlara katan SENDİN
Örselenmiş bedenime vuran gün ışığını
gözlerinde süzerek
yedi renk gök kuşağı gibi yansıtan SENDİN
Söndüremediğim yürek yangınlarımı
usul usul yağan yağmurlar gibi serinleten SEN
Ve yine o yağmurlarla denize düşüp okyanuslara ulaştıran,
geçmişe ve geleceğe kafa tutturan SENDİN
’Son günümüz’ diyerek başlayıp her yeni güne
doldurup taşıran sendin ne varsa
Uykularımı bölen, karabasan misali sinsice bedenime çöküp
nefes almaya çalıştıkça boğazıma düğümlenen
yutkunamadığım çirkinlikleri güzelleştiren SENDİN
Drama gibi oynarken tiyatro sahnelerinde yaşamımı
ve mora çalan hüzün gecelerimi
tozpembe çiçeklerle süsleyen SEN
Sonra dağların koyaklarında
ve uçurum kıyılarındaki kardelenleri
koklatan deli cesaretim SENDİN
Zindan karanlığına dönen yüreğimin kuytularında kalmış
yasama dair ne varsa bulup çıkaran
ateş böcekleri gibi yolumu aydınlatan SENDİN
Göz yaslarımı dindiren, yeni bastan kucak açtıran yasama SEN
Benliğine nakış gibi islemiş
içi dışı senle dopdolu BEN
And içelim vazgeçmek yok birbirimizden
ELİF EYLEM
21.04.2007