40
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
3792
Okunma


sanki bir patikadan yürüdüm gittim
ve birden büyüttü zaman adımlarımı
aniden renkler de düştü
rüzgâr esti ters köşelerden
sonrası
tüm dereler kurudu
yıldızlar yansımadı seslerine
...
gökyüzünün katilleriydi onlar
üşüdüm
mitralyöz sesleri arasında
hava karardı ve koptuk
birbirimize bağlanan ipliklerden
esmer bir yağmur kümelendi kalbimde
bendim / sendin
ötekilerdi
uzaklaşan gemilerdi bir de
direklere sarılan çocuklar vardı
ben gördüm onları
kıyı kentlerini aydınlatan fenerdiler
esti ikili bir rüzgâr ayrı patikalarda
savurdu hayat
asiydik belki
belki kırıldık
karmaşık bir döngü içinde
bekledik
belki dirilirdi sarı tepecikler
tarla kuşlarının kanatlarında
durdu ve yığıldı tüm nehir yatakları rüyamda
sonra taştı kendine
toprak çoktan çölleşmişti
öldük
evet, öyle oldu
gökyüzünün altında çırpınan balıklardık
tüm asansörler çakılırken boşluğa
gün kapandı
ağaçların altında
ölü mevsimler
soyut bir resim gibi
güvercinlerin gagalarında
battı sırlarıyla doğudaki güneş
önce ben girdim avludaki mezara
sonra sen
sonra diğerleri
kum saati patladı
saçıldı kehribar sarısı yüzler
gözleri ters dönmüş zeminde
kalın duvarların yanında
zaman kendini astı boşluğa
ve o an
ipek yollarının kesişimlerinde
durdu ve dondu film kareleri
ayak izlerinin kayıp öyküleriydiler
bedesten sergisindeki gülüşler
çekip gittiler renklerini alarak
bilinmeyene
ruhum ağrıdı evet
onlar eşkiyaydı ovaların yemişlerine
düşmandılar sallanan çayırlara da
ve evleri söküyorlardı yerlerinden
kırık aynaların tırnaklarıydılar aynı zamanda
çimlerin melodisi açmaya korktu yeşil gözlerini
dağların şarkısına yüreği takılı annem
konuştu benimle
her şey yerinde güzeldir dedi
her şey yerinde değerlidir
şayet söküyorsan çiçeği kökünden
veriyorsan göç mevsimine küçük patikaları
konuşmaz kuşlar da
dünyanın kum saatleri patlarken
Aysu
5.0
100% (34)