11
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1451
Okunma
Kaç oda, bir salonsun sen hayat?
Hangi labirentinin sonu ulaşıyor
Belaya nazır karmaşana?
Hangi yokuşunun sonu çıkıyor radikal kararlara?
Ruhun karaltısını,
Gecenin ışık oyunlarına zımbaladığında
Yansıttığının dışında,
Kaç görüntüsün sen aslında?
Mağlubiyetinin ağır maskesi
Rengi uçuk, kirli yüzlere yapıştığında
Çekilip kabuğuna, sinsice güler misin,
Oynadığın yazgılara?
Yoksa mizahi yaradılışın gereği
Gülümsemelerimi yakıştırırsın,
Var olmanın amacına?
Sinir dili programlaması (NLP) seminerlerinden,
Hayat güzeldir eğitimlerine gidip gelen
Tutsak ruhlar,
Nefes kesen koşuşturmalara hapis olmuş
Bir koşu bandının mecburi istikametine ter tüketen,
Prangalı ayaklar,
Ekmek parası direnişiyle
Serzeniş gösteren nasırlı eller,
Manikürlü ellerden alınamayan siyasi haklar,
Uğranılan her bir yenilginin,
Bir daha dönülmemek suretiyle terk ettiği mutluluklar...
Sahi kaç penceresin sen hayat?
Biz hangisine baksak
Kaybettiğimiz kendimizi yakalayacağız?
Tam da buldum zannederken
Korkarım her birini açık unutup,
Ürkek bir başarısızlıkla
İnce hastalığa tutulacağız...
Hangi camın ulaşılmaz kanadına saklandın,
Ey asil tebessüm?
Biz seni nasıl bulacağız?
Çık kendini gizlediğin kederlerden.
Seni yüzümüze asacak,
Ve bir daha hiç çıkartmayacağız...
Sobeleyemezsek seni,
Arsız melankolinde üreyecek her bir dimağ,
Milletçe bir daha yakalamayı hiç
Başaramayacağız...
Göster kendini hayat,
Ezildiğimiz hastalıklı ruhlarımızdan kurtulup
Kederi diğer boşta kalan
Pencerelerinin arasına sıkıştıracağız...
Elif SEZGİN