4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1160
Okunma
Kimler aşık olmadı, böyle nazlı geline
Kim bilir kaç sultanın, giriverdin gönlüne.
Bu gelin saçlarını burçlardan savururdu
Hasretti bir nizama, yola bakar dururdu.
Bitmeyen sevda idi, büyüyüp filizlenen
Müslüman -Türk ilinden bir yiğitti gözlenen.
Bu düğüne hazırlık başlarken Edirne’den
Kutlu zafer bizlere, müjdeydi Peygamberden
Kabarmıştı bir kere, Haliç’in mor suları
Bir korkulu düş oldu, Bizansın uykuları…
Kör duman dağılmıştı, çekilip ufuklardan,
Türk canından geçerdi, geçmezdi nazlı yârdan
Ve gelir çatar bir gün. Gelir vuslat zamanı
Ya gazilik vaktidir, ya da şehitlik anı
Kalyonlar çekilirken tepeler üzerinden
Top döğdükçe surları, yer oynardı yerinden
Giyindi nazlı gelin, beyaz gelinliğini
El eyledi burçlardan, haykırdı sevincini
İki gönül bir oldu, bitti yürekte sızı,
Sevinçten ağlıyordu; gökyüzüyle, yeryüzü
“Asaletin, heybetin yakışır töremize
Kutlu olsun gelişin, hoş geldin hanemize”
Şükür dualarıyla secdeye çöker Fatih,
Ak duvağı kaldırıp, bir alın öper Fatih
Ve böylece son bulur, asırlar süren çile
İki kaşın arası nurlanır İslâm ile.
Böyle kutlu düğünün emsali yok cihanda
Ol seyri ki cihanın; değişmişti bir anda.
O gün bu gün İstanbul Türklük ile nikâhlı
Uzar dünden bu güne, ve nesilden nesile
Bu düğün yankılanır, asırlardır köslerde,
Türk-İslâm ikbalinden batı sonsuz kederde
Ey sevgili İstanbul, bu günde çok güzelsin
Dalgalı saçlarını belik belik kim örsün.
Halâ kavrulmaktadır, sevdan ile bu cihan
O cihana bedeldir, Yedikule’n, Emirgan
Topkapı’dan Eyüp’e muhabbet kucak kucak,
Hiç böyle söker miydi, Kadıköy’de bu şafak.
Ayasofya gözümde. Gözlerim derya deniz
Niye böyle mahsundur, neden böyle çaresiz
Oysa biz çözmedik mi, prangayı gönlünden
Tut elimi İstanbul. Bırakma ellerimden.
Hikmet ELİTAŞ