6
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
3298
Okunma

“Geç vakitlere kadar kalınmıyor yalnızlığım
Gencecik gözyaşlarımı, geç vakitler erteliyor
Ve dans ediyor, seyirlik ebruliler
Hangi müzik kutusundan hediyesin?
Hangi renksin?
Canım kardeşim…
Geç vakitlerde, annemden kalan bir sebepsin!”
Pes diyene kadar ağladım
Ses gelene kadar sustum
Mayıs aralığından, gümüş sularına kadardı,
Doğdun!
Teslimiyet, bir ömrümü imha edecekken
Güldün..
Ne de güzeldi,
İlk gülüşün…
Ben umudum sadece
Baban kadar ağır bakışlarım yok benim
Annen kadar derin sızım yok
Yanlış olan ben miyim?
Oyunluk hayallerim de yok benim.
Akşamüstü bakışların, yağmur sonrası toprak gibi
Melankolik bir devrimciyim, senden uzakta kalan,
yetim gibi..
Hayat esmer bakıyor bana, hayat senli güneş gibi
Renkleri eline döküp, gelme sakın,
yeminliymiş gibi.
Şimdi bir taksi durağında,
Ya da sıradan bir garson çağırışımda
Ağzımı ihanete bulaştırmadan daha,
Çevir yüzünü,
Ne varsa çocukluğumdan kalan,
Al ve de git!
Üç duvar,iki kapı aralığından..
Memleketimden çek gözlerini
Eşimi, dostumu unut
Mevsim tenhalığında öldür gölgemi
Takipsiz günahların eşiğinde,
Doğmadan göm esrik siluetimi
Ve ardından;
Bağla gözlerini,
Bir oyun oynayalım seninle
Yeşilin tadı senin dudaklarında kalsın,
Koyu karanlıklar, benim yalnızlığımda.
Doğma şimdi bir marifetmiş gibi
Saydam umutlarımın arasından
Oysa ne çok bendin sen
Küflü peynir kokusundan,
Parmak ucuna bağlanan, bacaksız yalnızlığına kadar
Ne çok ben..
Kötü halin daha büyümemişken
Neden doğdun ki şimdi sen?
Neden öldün?
Durup dururken..
5.0
100% (9)