7
Yorum
5
Beğeni
0,0
Puan
2222
Okunma

ben
hiçbir aşk şiirimi sana yazmadım zaten,
say ki;
bir yaz günü
ürkek bir bulutun kalbiydi
gözbebeklerimde titreyen…
kurumuş bir dal gibi
kırılmaya meyilliydi kirpiklerim
ve yeminliydi geceler
düşlerimi deşmeye…
en muamma yerinde bir romanın
ifşa olmuş bir sevdayı
durup durup kanatıyor
şiire bulaşmış ellerin
bilip bilmeden
oysa ben,
hiçbir aşk şiirimi sana yazmamıştım zaten…
keskin bir kılınç darbesiydi
çöle mazhar dudaklarımda bıraktığın
sus payı…
konuşamam.
konuşmam da.
hareli gözlerinden ürperir içim
o an bir ‘hiç’ olurum sanki
gözlerinde eririm…
ve nar çiçekleri geçer gözlerimin önünden
yüzünün rengi değişir
yüreğinden kuşlar havalanır o vakit
yüreğimin deltasında son bulur uçuşları
nasıl beslerim şimdi ben
aşktan nefessiz kalmış bu kuşları?
tek tek
her biri avuçlarımda aşkından ölürken,
ben
hiçbir aşk şiirimi sana yazmadım zaten…
ağlayamam.
ağlamam da üstelik.
ahdim var bir kere,
güldürtmem,
saçma sapan şehirlerin
arabesk ışıklarına kendimi.
milyon kere isyan kokar geceleri
ve bir o kadar da barut
intihar yazılıdır künyesinde
doğan her gülün.
kara bir sevdanın gölgesi sol yanıma umarsız vururken
ben
hiçbir aşk şiirimi sana yazmadım zaten…
yazmadım.
yazmam da bundan sonra.
bilirim;
gözyaşlarımdan inciler dizerim daha iyi
şiir yerine.
yazsam;
nasılsa bir sokak yosması olup çıkar dillerde…
dar gelir ilham perilerime
kalbimin karanlık sığınakları
zaman kekeme kalır,
fesleğenler kokusuz,
güller mahpus gözlerine,
gözyaşlarımdan inciler dizerim daha iyi
şiir yerine…
’bitsin’ diye su vermediğim hüzünler
boy verip yeniden bitiyor avuçlarımda
s/imsiz yıldızlar ağıyor gecelerime yine
ve sensiz doğan her güne
çaresiz u/yanıyorum…
adın ‘kara sevda’ diye düşüyor kayıtlara
çapraz sorgularda sabahlıyorum…
kuşlar…
sen gibi…
bensiz iklimlere göç ederken
ve bu şiirin terkisi ancak bu kadar hüznü sırtlanırken
ben,
hiçbir aşk şiirimi sana yaz/a/madım zaten…
songül doğan