16
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
2526
Okunma

ılık meltemlerin yuvalandığı bir vadiden yükselir gibi
yorgun yediverenleri doyuran bir rüzgarsın sen
yüzün hüznündür saadet saatlerin bana ayarlı ahuzar
tılsımı bozulmayan bir şubat ayazında esmerleşen
yağmurun gölgesinde uyuyan efsunlu bergüzar
nefesin okşuyor hasret ezgilerini
gecenin kollarında amansız dillenişle
bir çırpıda boy veriyor siluetin
ıslak yastıklara bıraktığım rutubetsin sen
gayyalardan su içtiğim hicrana katık
közleri harlayıp soğuttuğumsun sen
baş kaldırmayan yegane asiliğime kilit
gözlerimden doldurduğum bulutlardan yağansın sen
dalgın düşlerimin içinde kuduran iştah
umutsuz bir açlığa adanan yemin
ölgün şafakların renginden aşırdığım türkü
hercai ateş böceklerinin narinliğinden öte
göklerden gözlerime çizilen gökküşağısın sen
"su insanı boğar ateş yakarmış ya"
yabancı gelmiyor tenime bıraktığın yanık
gittikçe ağırlaşan bir yükün kederli hamalıyım
sana senden vicdanlı bakan
ömrümün yarım yıllık göçmeni
haziran kırlangıcımsın sen
bir yeminin külli gerçek teninde
varlıkla yokluğun keskin ucundaki dengede...
serseri ruhuma üfleyen pervane..
dilimin döndüğü tümcenin en yalın hali..
bildiğim en doğru kelimesin sen
en derin ağrıları büyüttüm
esmer hüzmelerden sızan ışığa ram olmadan
var olandan vazgeçtiğim
kıble-i nigahında seccade açıp
en onmaz düşlere dua da kıyam durduğum
düşünün soğukluğunda kaskatı kesilmek miydi kaderim
yoksa ısınmak mı
ruhumu dağlayan cehennem ateşisin sen
Faruk Civelek
5.0
100% (17)