8
Yorum
7
Beğeni
0,0
Puan
2203
Okunma

sabrın bilgeliğine ve sadıklığına aşıktı
en sevdiklerinin zulümleriyle sınanan kalbini
durmaktan vazgeçiren
tıkanan nefesine yaşam iksiri
‘BİR senim var’ dedirten yâreniydi…
yoruldukları olurdu
susarlardı…
küçüklüğünde ilk tanıdığı
yoksulluk ve onun karındaşı mutsuzluktu
yani acının avazına bağımlı ediciler
-bu ikili yakan top oynamayı sever-
BİR söz vermiş
öpüp ekmeği koymuş başının üstüne
ne kadar canı yanarsa yansın ağlamayacakmış!
Fırat gibi tertemiz kendine doluyordu…
bedeninin gizli meskeninde
BİR onuru vardı
sabah bir parça sıkıntı
öğlen tozu alınmamış tebessüm
akşam tuzu fazlaya kaçmış yalnızlıkla beslerdi
sezdirmezdi açlığı…
gecesini surlarının ardına saklar
en cicili esvabı yüzüne giyinip
dolaşırdı sabahları
‘nam-ı belirsiz zenginler’ arasında
BİR Allah’ın kulu bile anlamazdı…
zihnine davetsiz gelen korkuları
kırk gün ağırlardı
hatırlılardı onlarda
giderken ev sahibesine sonsuz teşekkürlerini
‘gerçekleşerek’ eksik etmezlerdi
ha sayıların BİR kerameti olduğunu da öğreterek…
kaç kez ölü güvenler doğurdu
unuttu sayılarını
doktorların teşhisi aciz
‘tekrar denemelisin’
-onlarda cahil!-
BİR yol diledi
açtı avuçlarını baktı
sustu
…
sustu
..
sustu
.
aklı BİR ‘O’ korur!
sustuk.
Ebru
Resim: Emel Balım