istanbul'da...
Usul usul eser istanbul’un rüzgarı,
Ve sen kimsesiz,çaresiz,yapayalnız süzülürsün; Uçuşan saçlarını tutmaz kimse. Kimse halini sormaz bilirim, Bilirim kimse ellerini tutmaz o soğuk gecelerde, Sarmaz kimse belinden… Ağır ağır gelir istanbul’un soğuğu, Ve sen üşürken o ayaz sabahlarda yalnız başına, Kimse titreyen dudaklarına dokunmaz Sıcacık bir bardak çay ile. Kimse sarılıp da korumaz seni serseri gecelerden, Bilirim kimse sahip çıkmaz yüreğine… Ufak ufak öldürür seni istanbul’un sonsuzluğu, Ve sen öldüğünü anlamadan toprağın altında bulursun kendini; Ne bir dua eden bulunur o mahşer kalabalığı şehirde, Ne arada bi gelip senin anan… Kimse sormaz kim yatar burada diye bilirim, Bilirim çürür gidersin biçare iki büklüm oracıkta; Bakarsın gökyüzüne üzerindeki toprak yığınının izin verdiği ölçüde; O mavilik bir gider bir gelir, Geriye aklının bir köşesinde minik mutluluk kırıntıları Ve toprağında sen çürüdükçe büyüyecek tohumlar bırakırsın; Umut tohumları… Sessiz sedasız başlar istanbul’un aşkları, Ve sessiz sedasız biter Sen çığlıklar atsan bile… |