6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1457
Okunma
Önce annemden kalma yadigar bir
Saç tokası saklandı arka bahçeye
Gündüzleri boyadığım ağaç, akşam olunca
Saklardı bütün güzel renkleri.
Nice zahmetlerle serptiğim yıldızları
Güneş toplardı bir bir sabahları.
Hain bir kedi kırardı saksıları
Dilimde yarım yamalak öğrendiğim
Babamın diliyle söylemeye çalışırdım şarkıları.
Sepetime doldurduğum çocukluk düşlerimle
Yol alırdım kimi zaman acı tatlı silkeleyerek kilimleri.
Aklım takılı kalırdı bunca cebinde taşınan kimliklere
Anlamazdım neden bazı çocuklar sahipsizdi.
Yıllar sonra ben âşkı dilenirken onlar ekmek isterdi.
Önce annemden kalma “ana sözler” terk etti beni.
Yüzüme vuruldu bütün ayrılıkların kilidi
Dilimde yarım yamalak öğrendiğim
Anamın diliyle söylemeye çalıştığım şarkılar kirlendi.
Gökyüzüne bakardım kirlenmiş avuçlarım yıkansın diye
Bulutların akmasını beklerdim yarı uykulu
Kuşların baharla geldiğini öğrenmiştim
Hep mutluluk getirecek diye umut dolu yarınlar
Taşırdım, çocuk önlüğümün düğmelerinde
Yakamda baharı çağıran gül olurdu
Sonraları öğrendim hayatın istediğin gibi gitmediğini
Çamura çökünce akıl veren dost kisveli
Düşmanların gizlendiğini.
İnsanlar çoğu zaman aptal kutusuna saklı
Acıları yaşarlardı geceleri, misafir oldukları evlerin
Duvarlarının dili hep bilmedikleri dillerden
Ağıtları gizlerdi.
Sahte tebessümlerle tek kelime edilmeden
Kirli tabaklar kalırdı mobilyaların üstünde
Kim ne konuştuğunu bilmeden aranırdı
Can sıkıntısına eş telefonlardan.
O vakitler daha mektupların beyaz kağıtı kirlenmemiş
Kestaneler de soba üstünde pişerdi.
Sel baskınları girmezdi yaşantılarımıza
Toplum olarak depresyon geçirmezdik
Ağaç altında oturmuş dinlerken birbirimizi.
Önce annemden kalma yadigar kedi
Terk etti bizi, sonra da
Kaldırım taşları sakladı bütün gizlerimizi.
Sonra çok konuşup da birbirini anlamayan kitlelerin
İçinde suskun kentler diyarı kaldı.
M.S./2010
KAHRAMANMARAŞ