3
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1504
Okunma

Aşk en yalan anında geldi silüetinin.
Dağınık kerpiçten saç tanelerin fazla esmiş olacak ki rüzgarda;
Kokun geldi burnuma,mavi;
Ağladım.
Falanca şehirde ruhun güneşi yakıyormuş diye duydum;
İlah olmuşsun ve herkes tapıyor sana;
Rüyalar şehridir ayak bastığın herhangi biryer;
Eminim.
Arada sırada kapımı çalıyorsun;
Tarifini istiyorsun kendinin!?
Kelimelerim titreyerek başlıyor konuşmaya;
’Şeffafsın deniz anaları gibi; zehirlisin
Dokunamıyorum sana.’
Aptal bir aşık da ancak bu kadar korka korka sevebilirdi ölümü değil mi?
Biliyorum; hissediyordun avuçlarımdaki ıslaklığı;
Titreyişlerimi, ağlayışlarımı.
Yavaş yavaş savurdun beni sonra...
Ardınsıra korkularımı sürükledin beline bağladığım.
Fiyaskoya adım atmaktan beterdi her nefes alışında;verişin benim için.
Telaşa yenik düştün sonra; ve;
Hızın beni oldukça zedeledi.
’Zaman’la işbirliği yaptığınız barizdi.
Hızlı adımlarla uzaklaştınız yanımdan.
Yüzünde o aşık olduğum buruk gülümseme;
Hayatım yorgundu seni sevmekten.
İnan artniyetsiz bu gülümseyişler,en az seninkiler kadar,’
Mezarı hazır ölümcül bir hastanın yaşama hevesi kadar kırgın umutlarım.
’Dedim ya hep;
Ulu gök;
Ayırdı isminin baş harfinden aşkımı.
Anlayamadı kalbin; gücü yetmedi belki de.
Fizik kurallarına aykırıydı bu yoğun duygu çünkü.
İsmime gizlemiştim oysa ben seni,basitleştirmiştim elimden geldiğince
Kolay,bi çırpıda git sıkılınca diye.
İnan asil rüyalarımın en bilinçaltılısı;
İnsanlığın en masum,en körpe duygusu;
Yok içimde hiç bi artniyet.
Peki.
nil.
5.0
100% (2)