6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1044
Okunma
Yıllardır kimsenin uğramadığı kilitli bir odayı açtığımızda
Kapının eşiğinden sızan rüzgar uçurur tüm toz zerreciklerini.
Yer çekimi olmadığından konar bir yerlere.
Ne yaşanmıştı ki bu evde,
Yalnızlığa esir düşürülmüştü kurumuş çiçekler.
Yalan sevdalardan nasibini alan kilitlediğimiz yüreğimiz gibi.
Gönül kapısını araladığımız da
Hasret kaldığımız sevda rüzgarı estikçe allak bullak olur yürek.
Gidenlerin ardından kurutmuştuk sevda çiçeklerimizi..
Boynu bükük kalmıştı umutlarımızın.
Sevda rüzgarının esmesiyle alabora olan yüreğimiz
Yelken açar yeni sevdaya..
Belki bu son deyip inanırız her söyledğine
Anlamlarını kendilerinin bile bilmediği sözler söylerler bize
Gözlerimizin içine bakarak ’SENİ SEVİYORUM’ derler..
’Seni Seviyorum’ sözünü hiç düşünmeden kirletirler..
Sözler yalan söyler ama gözler asla derken.
Baktığımız gözler bile aslında
Y
A
L
A
N..
Yalan kattılar sevdalarımıza
Acımadan bir pul niyetine harcadılar umutlarımızı
Oysa yıllardır sevgiyi anlattılar bize
Seven sevdiğinin uğruna dağları delip geçme di mi?
İnsanlık tarihi var olmadan önce ’AŞK’ yok muydu?
Şimdi masallarda mı kaldı o gerçek aşk’lar.
O günden bu güne değişen neydi..
Masallardan dinlerdik aşk’ları,
Hep masallarda ki, gibi aşk’tı beklediğimiz.
Saf,
Temiz
Ve yalansız,
Şimdi ki, sevgiler yalan oldu..
’Başımız sağolsun sevgi çoktan öldü’
Dilek Kadıoğlu