0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1721
Okunma
Bir zamanlar çoktu eşimizle dostumuz
Çok para ediyordu tüyümüzle postumuz
Düştük şimdi artık elden ayaktan
Tilkiler yiyor yaptığımız kaymaktan.
Soruyor evlatlarım telefonda halimi
Dizelere döktüm işte arzu halimi:
Şükür aç, açık değiliz evlat burada
Yem olmuyoruz domuza, çakala, kurda
Yemekler yapılıyor kap, kap yağsız, tuzsuz
Eller üstünde tutulsak ta herkes mutsuz
‘’altın kafeste kuş demiş ille vatanım’’
Sizleri yetiştirmekte geçti bütün zamanım
Neler umuyordum sonunda neler buldum
Vefasızlık yanında kırıldı kanadım kolum,
Kaldım bir köşede dertlerimle baş, başa
Şikayetim yok yaratana sümme hâşâ!
Arıyorum sizi Kerbelâda su gibi
Yaşıyom ölü değil, ölüm uykusu gibi
Ziyaretçiler geliyorlar ara sıra
Nerdesiniz sizler, gittiniz mi mısıra?
Gelin ayda bir hiç olmazsa iki ayda
Şu yaralı kalbim bulur belki bir fayda
Yük olmazdım oğul yanınızda olsaydım
Batar mıydın sofraya bir kap fazla koysaydın?
Bilirsin ayırmam hiç yiyecek içecek
Giyerdim olsa eski, püskü giyecek
Sizleri üzmez hep sözünüz tutardım
Zehir olsa sözünüz yine de yutardım
Ne oldu soframızdan kalmayan dayına?
Nerde o komşular bayılırdı çayıma,
Sayemde gördüydü amcan sırtında aba
Hangisini anlatsam tuz basılır yarama
Korkmasın kimse verdiklerimi istemem
Böyle yazılmış kader istesem de silemem
Yeter ki gelin hiçbir şey getirmeyin
İstemem beş para dahi vermeyin
Utanıyorsanız boş kutuyu sarın getirin
Bal sayarım istersen dağdan kar getirin
Böyle sürmez bu gidiş,gün ola devran döne
Kişinin yaptığı bir gün gelir önüne
Örfleri, adetleri yıkarsan böyle eğer
Elbette olursunuz siz benden de beter
Geçiremiyorum sözü şu deli gönlüme
Şimdi gelmezseniz sakın gelmen ölüme!