24
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
3116
Okunma


Hüzün kokan renkler vardı çığlıklarında
Her yağmurdan bir renk kibriti yakardın
Kibritçi kız misali
Ağlayacak mekân bulamayıp
Gökyüzüne sığındığımızda
Maviyi yakardın
Yanan mavi
Önlükleri ile okullarına giden çocukların
Gökyüzünü yeryüzüne indirmesi olurdu
Yalnızlıktan korkup, ağlayıp
Bir anne aradığımızda
Beyazı yakardın
Yanan beyaz
Camın öbür tarafında duran küpe çiçeğinin ardına saklanmış
Dışarıda yağan karı izleyen yaşlı kadının gözleri olurdu
Umutsuzluk, çiçek siz bir bahar gibi gelip
Tüm konukluğu ile konduğunda
Bir yol arardık
Siyahı yakardın
Yanan siyah
Maden ocaklarında göçük altında kalan babaların
Çocuklarına bakışlarındaki uzun yol olurdu
Üşüyen çocukların haberini aldığımız vakitler
Üryan uyanırdık zemheriye
Sarıyı yakardın
Yanan sarı
Anadolu’da, on beş yaşında bir kız çocuğunun gözlerini
güneşe adayarak, akşam kendisine gelecek olan görücülerden
habersiz
Dondurmasının keyfine varırken yüzüne düşen güneş olurdu
Emeğin, mücadelesinde
Darağaçları yer depremi olurken
Kırmızıyı yakardIn
Yanan kırmızı
Zabıtalardan kaçan simitçi çocuğun
Her adımda yüzünde büyüyen -annem için emek- sözü olurdu
Anneler
Anneler
Uzak kaldığında
Ruhumuza
Moru yakardın
Yanan mor
Sarhoş kocasına çocukları için katlanan kadının
Dudaklarının kenarında açan akşamüstü laleleri olurdu
Aşık olurduk
Aşksız büyürdük
Yeşili yakardın
Yanan yeşil
Ziyaretçisi olmayan mezarların
Gün olur şehre yazlık sinema gelir bekleyişi olurdu
5.0
100% (21)