5
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1381
Okunma
ayaz çirkinliklerin beyaz’a düşen günahıydı karanlığım
unutuluşlarda ölüme katılan nasılsa Mecnun gibi değildi
yüzüme dokunan zamanlar geçmişin kalıbına dökmeden tenleri
durun biraz yapayalnız kalabalığımda
ve
ip üstünde oynayan iki ruhlu aşklar
dilsizliğim sizi siyaha boyarken
elbet gideceksiniz
kilitli dudaklarımda dualarım rüzgarlanırken
gözüme çizildi yalan bulutlar
yokoluşumun suskunluğuydu Eylül’lü akşamlar
bu göğsümdeki yara uyutsun tarihleri
sızlasın başımı alan dalgınlık
can çekişen ruhuma ne büyük doğru
intikam aldığım tarihler
vaktini şaşıran uçurumlarda cehennemin ateşi yanıyor ışığıma
nasılda büyüyor ayakları beli bükük şiirlerime
her sancılı sözün ıslığı çentik atarken bağrıma
penceresiz kalacağım bahar’a ölsün bedenim
bilsen aşk
acının cinnetiyle yoğrulmuş kaçıncı gün
çekinmeden yürüsün sinsi çığlıklarınız
kaybolsun gece heveslerine çürümüş duygularınız
ki
ağıt yakan kaldırımlarda masum değil adımlarınız
uzaklaştıkça her yokuş sonranızdan
sallıyorum mendil gibi hayatı
kramp içinde boşluklar
elbet kirleniyor
ansızın tepiyorum yükleri bıçak ağzına
ölülerim konuşurken
susmayın bir kentin ağzında mutluluklar
bakışlarınızdan sarkan kanı göstermeyin
ve söylemeyin bana acının rengini
gölgemde yüzünüz var
5.0
100% (7)