1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1679
Okunma

ben bu yazıyı sana yazdım
belki sen uyuyorken şimdi başka bir tende
sana yazdım ben bu yazıyı
senden alıp beni, sana götüren bir trende
hercai bakışların aklımı deldiğinde
cehennem azabı tenime değdi
güneşten ellerini göğüme gerdiğinde
o mağrur benliğim boyun eğdi
silindi cümle alem kadir kıymet
kalmadı gözümde senden gayrısı
hep kopacak dedikleri o kıyamet
koptu sancılı bir gecenin yarısı
sıçrayıp derin uykumdan apansız
adını heceledim milyon kere
başladı bir yangın ki amansız
tutuştu içimde her bir zerre
sen esti rüzgar
sen yağdı yağmur...
ben bu yazıyı sana yazdım
bir başka dudağa değerken şimdi hırıltılı boğazın
sana yazdım ben bu yazıyı
zehir zıkkım kana bulanmış ağzım
tanrının tenine üflenmiş ruhu
cazip kılıyor en büyük günahı
alamıyorum kendimi senden
yırtıyorum geceyi, yakıyorum sabahı
adını fısıldasam yangın
dilimde kızıl alev, avcumda nar ı beyza
bir de sonsuzluk gibi engin
yokluğunun varlığıma verdiği (c)eza
hiçbir tene değmedi böylesi kor
ibrahim bile görmedi böyle bir kabus
çaldığı kıvılcımı ateş sanan kör
budala bir hırsızdı prometheus
adını ezber ettiğim günden beri
ne varsa bildiğim, hepsini unuttum
beşikten mezara lazım tüm cümleleri
beş harfli alfabemle yeniden kurdum
uzak bakışlarının gerdiği görünmez ip
kesti sonunda beni paramparça hissiz
bir satır sevgisi olmayan oldu sana sahip
aldığı nefes ’sen’ olan, kaldı sahipsiz...
Ahmet Akkuş
(sahipsiz sözler)