Kılavuzu para olana her kapı açıktır. shakespeare
HarunYigit
HarunYigit

Alp Er TUNGA DESTANI (Gülce-BAHÇE)

Yorum

Alp Er TUNGA DESTANI (Gülce-BAHÇE)

( 1 kişi )

1

Yorum

0

Beğeni

5,0

Puan

3573

Okunma

Alp Er TUNGA DESTANI (Gülce-BAHÇE)

Alp Er TUNGA DESTANI (Gülce-BAHÇE)

Harun YİĞİT


(A)sırlar öncesi şu insanoğlu
Ö(L)dürerek yaşamaya alışmış
Ya(P)tıkları katliamla övünüp
Ülk(E)ler fethedip alem dolaşmış
‘’Kade(R)’’ deyip birbiriyle dalaşmış

Bazen (T)oz konarsa hakan tahtına
Rüzgâr (U)ğultusuyla gelir savaşlar
Yıkılır (N)ice konaklar
Kanı akar (G)ençlerin oluk oluk
Kin yazdıl(A)r gelen çağlara

Alp Er Tunga destanına gelelim
…..Doğru okuyup da doğru bilelim
………Gerçeği bozmadan biz anlatalım
………….Anlatalım oğul, uşak; nesil nesil, kuşak kuşak
……………Tarih bize, biz tarihe kavuşak,
Zaman deli toynak, su başında duruyor
Akreple yelkovan sonsuza kuduruyor
……Dün bugün olanda,
………..Asırlar bir Gülce’ye oluk oluk dolanda
Hani var ya bilirsiniz:

‘’ Alp Er Tunga öldi mü
İsiz acun kaldı mu
Ödlek öçin aldı mu
Emdi yürek yırtılur ‘’ diyen destanda
Yiğitler yiğidi Alp Er Tunga
Öğrenelim neler etmiş?



…………………………………Sevgiler kadar büyüktür kinler !

Ve
Bir gün
ölünca
Güçlü olan
Şahların şahı
İran padişahı;
Turan yurdu kağanı
Duyar duymaz öldüğünü
Bunu hemen fırsat sayar
Toparlayıp Türk Ulularını
‘’Bize öç alma zamanı gelmiştir’’
Diyerek kükreyip göğü delmiştir.

Boyu servi gibi göklere uzar
Fil kadar güçlüdür bastı mı ezer
Aslan pençesiyle düşmana mezar
Kazar imiş Alp Er Tunga

Yırtıcı bir kılıç gibi keskindir dili
Beş küreğe bedel kocaman eli
Kafası kızınca deli mi deli
Tozar imiş Alp Er Tunga

Ve
Savaşın
Hazırlıkları
Yapılırken bir yandan
At sesleri gelir meydandan
Türk padişahının öteki oğlu
Alp Arız Babası Peşeng’e bağlı
Bir telaşla gelir saraya
…………‘’Sen Türklerin büyüğüsün.
…………….Boşuna savaşmayalım
……………….Bizden güçlüdür İran ordusu’’
Der…



Bugünkü göçlerle, savaşlar, kıtlık
Kaç asır sonraya taşır yarını

Öfkedir yok eder şu insanlığın
Daha yaşanmamış ilkbaharını,

Yürekten yüreğe nakışlandırır
Kan çiçeği açan ağaçlarını

Gökyüzü, yeryüzü yapamamıştır
Komşunun komşuya yaptıklarını





Turan Padişahı Peşeng girer söze
Söze girerken ‘’Barışık ol kendinle’’
‘’Dinle oğul, bilirsin İran’ın yaptıklarını bize
Bize nice acı ve zulüm saldılar
Saldılar çakalları başımıza
Başımıza geçsin Alp Er Tunga
Tunga, avda aslandır
Aslandır, pençesiyle saldırır avına
Avına fırsat vermez, bunu böyle bil
Bilgelikleri Tanrı ona verdi
Verdiği gücün en kudretlisi fil
Fil gibi güçlüdür her savaşta
Savaştan galip çıkın
Çıkın da alın atalarımızın öcünü’’
Der
Peşeng
Oğluna
……..‘’Varın gidin
……….Ovalarda
…………Otlar bitince
…………..Ordunuzu Amul’a
…………….Yürütün İran’a doğru
Er kılıcı çalmak gerek
İran suyu kan boyansın
Vur kılıcı ölmek gerek

Aşınızı yiyin için
Döşünüzü siper açın
Meydan yiğit görsün hele
Ar namusu bilmek gerek

Zulüm gördük zalimane
Ölüm verdik hane, hane
Mübarek olsun kazanız
Var öcünü almak için.

Gün
Geldi
Baharda
Türk ordusu
Alp Er Tunga’nın
Emrinde orduyla
Yürüdüler İran’a
İki ordu karşılaştı
Türk kahramanlarından Barman
Çekti kılıcını: ‘’Hodri meydan’’
Kimse yanaşmaz İran ordusundan
İran’lı kumandanın kardeşi
Yaşlı Kubât çıktı meydana
Yem etmedi kardeşini
Türk savaşçı Barman’a

İki yiğit birbiriyle yarıştı
………Barman kargısıyla Kubât’ı yendi
………….İran’lılar buna karşı direşti
‘’Bu dövüş burada bitmedi’’ dendi.

Türk ve İran orduları vuruştu
Eşi görülmemiş bir savaş oldu
Nice başlar kopup yerlere düştü
Alp Er atık amacına erişti
Bir çok anaların gülleri soldu
Bundan sonra gelmeyecek barış
Ve
Mağlup
Düşünce
İran şahı
Zeva dağına
Çoluk çocuk bir de
Kadınları yolladı

Ölüm senin AVCINDADIR, sen onun AVISIN
Koruduğun bir CANDADIR, sen canın EVİSİN
Ölüm hata affetmez, gözünü açık tut
Vücuttan akan KANDIR, sen onun DEVİSİN.

Türk ve İran orduları iki gün
Durup dinlendiler dağlar başında
Körpecik gençlerin cansız bedeni
Diz çökmüş analar ağlar başında
Nihayet
İran ordusu
Bozulunca o gece
Sığındı Deshir kalesine
Göz koymuş Şah’ın kellesine
Kuşattı o kaleyi
Turan Kağanı
Her yandan

Bunu duyunca
……Kâbil’in Padişahı
……….Binlerce genci
………….Bir araya topladı
Çok yamanmış Zâl
…….Savaşıp Türkler ile
………...Kesti kafa, kol
…………..Nam saldı dilden dile

Öfkelendi Alp Er Tunga
Kılıç çaldı esir Şah’a
Saraydaki tutsakları
Öldürecekti ki daha
Engelledi
Kardeşi Alp Arız..

Alp Er kızıp yola çıktı
Dehistan’dan Rey’a geldi
Başına tacı giyip
İran padişahı oldu
………..Ne
…………..Duysun
……………..Olanlar
………………..Çoktan olmuş
İnsanları yedirip de içiren
Saraydaki tutsakları kaçıran
Öz kardeşi Alp Arız’ı öldürdü

Zev denilen biri İran başına
Geldi ama bakmadı göz yaşına
Beş ay milletin, kan döktü aşına
Gece gündüz saldırdı ha saldırdı
Kan
Akıp,
Can gider.
Bunca savaş,
Bunca kıyımlar,
Olur da;
Olmaz mı kıtlık?
………Olan oldu bir kere
…………..Kan döküldü boş yere
……………İnsanlar usanmıştı
……………..Çok canlar vere vere
Kapılara kıtlık gelip dayandı
Bu da yetmez gibi insanın soyu
Tükenecek diye korkulur oldu
Birleşti padişahlar, şahlar
Oturup bir masaya
Barış yaptılar
Sonunda.

Savaşa
Alışmış insan
Burnunda kan kokusu
Ruhunda can korkusu
Dolaşır oldu
Birlikte
Az
Gitti
Uz gitti
Bizim barış
Ne de tez bitti
İran şahı Zev ölünce
Barış da öldü böylece
Uluların ulusu
Turan Ulusu Peşeng
Haber saldı oğlu Alp Er’e
………….‘’Ceyhun’u geçip
……………..İran tahtına otur’’
Yapıldı bütün hazırlıklar
Ordusunu topladı Alp Er Tunga
Bunu duyan İran’lı
Zâl’a haber uçurdu

Zal
İhtiyarladığını söyleyerek
Oğlu Rüstem’i yolladı
………İki ordunun öncü dövüşünde
………….Türkleri yenen Rüstem
……………Keykavus’u
………………Oturturdu İran tahtına
Günü gelince Keykavus İran’ın tahtına geçti
Alp Er Tunga kılıç ile binlerce insanı biçti

Zaloğlu Rüstem Türkler le çetin savaşa girer
Kocaman bir orduyu dövüşe, dövüşe yardı
Alp Er ile karşılaşıp bin yüz altmış Türk’ü kırdı

Günü gelince Keykavus İran’ın tahtına geçti
……….Keykavus’u tutsak aldı Araplar
………….İran birden karıştı
……………Bunu duyan Alp Er
……………….Yürüdü İran üstüne




Seyhun, Ceyhun ve Aras’da akan
……..Bin umut çizgisi
………..Aral, Hazar, Van gölünden
………….Bin umut su kuşlarında
……………..İnsan yüreğinde öç, kin. nefret
……………….Zaman tünelinde coğrafya
…………………..Ey yüreğim sabret!

Su taşırım su
………Hazar’dan Van gölüne
………….Atımın nal sesleri böler geceyi
…………….Çözer kervankıran mevsimleri
………………Boy boy, soy soy
………………….Uzanan şu bilmeceyi

Bir rüzgârdır eser batıdan doğuya
……………………..Mevlana’dan ney sesi,
………………….Yunus omzunda heybesi
………………Heybe içinde alıç meyvesi
……………Hoşgörü, esenlik, sevda yüklü
…………Ve Acem güzellerinin gözlerinde aruz
……….Gazeldir, kasidedir yağar
…….Yağar da bayram eder ruhumuz…
….Gelinler gider düşlerinde barış
…Asya’dan İran’a Anadolu’ya
Gök boncuk gelinler…

Kahramanların elinde oyuncaktır tarih
…..Kahraman yoğurur zaman teknesinde tarihi
………Veya
………….Tarih dişi, tarih doğurgan, tarih anaç
…………….Kahraman doğurur
………………...Kahramanı öldürmek için



Tüm İran’ı karıştırdı eğlence ve aşk oyunu
İran’lı öğrenemeden Türk Kağan’ın huyunu
Ordusuyla yola çıktı yok etmek için soyunu
Alp Er Tunga kılıç ile binlerce insanı biçti
Bir baştan
….Bir başa
……İran’ı
……...Ezip geçti
Ve
….Zâl’den
……İstedi
………İran’lılar
…………Yine yardımı.
Zâl, şah’ı kurtarıp
Birleştirdi orduyu
Yürüdü Turan’a üstüne.
Turanlının yarısı öldü
Kanlı ve çetin geçen savaşta
Zâl’a karşı yenildi Alp Er Tunga!

Kimi zaman türkü olur kılıçlar
Meydanlarda şangır şungur öterler
Kimi zaman döşte kalır kılıçlar
İki düşman kucaklaşıp yatarlar
…..Biter mi sandın savaşları?
……..Bitmez bir türlü
………...Uzadıkça uzar
…………..Kimi zaman olur
…………….Yayıldıkça yayılır
Ne can tanır, nede canan
Fırsat düşmez barışa

Kin girmiştir iki ulus özüne
Kan görünür her birinin gözüne
Güven olmaz kılıçların sözüne
Kavgada gürleyip nara atarlar
Yerin yedi kat altında
Uykuya yatmış barış
Kördür görmez
Sağırdır işitmez
……………..Bu defa işe
………….Pehlivanlar karşılaştı
……….Teke tek dövüştüler
Üstün çıksa da Türk pehlivanlar
Zaloğlu Rüstem
Yedi pehlivanla girdi meydana
…………İş dönüştü savaşa
…………….Savaşarak Alp Er’i yendi
……………….Yendiği Turanlının yarısı öldü
…………………Öldü yine binlerce can
…………………….Can çıktı, kan aktı.
Yapılan savaşlarda nice kanlar döküldü
Kızıla boyanıyor bütün ovalar, dağlar
Olan bu kıyımlara tanıklık eder çağlar
Nice canlar yandı da çok ocaklar yıkıldı

Saklanmıştır insanın içinde saklı durur
Bastırılsa bu duygu elbet değişir yazgı
Kavgalarda ölümdür, ozan dilinde ezgi
Gemini vurmayınca patlayıp dışa vurur

Kılıcın birbirine her değdiği o anda
Karanlık gecelerde birer şimşek çakıyor
Dokunuşta, vuruşta, canda teni yakıyor

Tek bir rengi görürüm, dökülen kızıl kanda
Birleştiler toprakta, karışıp da gittiler
Güz geçti bahar geldi, ot olup da bittiler
…..Tarih boyunca
………Nicesi geldi geçti
………….Tazecik gonca
……………Gövdelerden baş uçtu

Çocuklar ağlar
Savaşların içinde
Yakılan dağlar
Büyüklerin suçunda

Alp Er bir gün rüya gördü
Rüyasını hayra yordu
İranlıya haber saldı;
‘’Artık biraz barış’’ dedi
Açıldı
Barışın gözü!
Ömrü savaşta geçse
Barışçıydı Zaloğlu Rüstem
Bu barışa karşı çıktı Keykavus
Zaloğluna ve Siyâvuş’a
Kötü, kötü davrandı
Zaloğlu gitti
Yurduna

Siyâvuş varıp Alp Er’e sığındı
Böyle terk eyledi yurdu yuvayı
Gang şehrine gelip, Türk kahramanı
Pira’nın kızı ile kurdu yuvayı
….Kurdu da
……Bakalım sonrasına
……….Neler gelecek
…………Sağ olan başa?

Müjdeli haberle yüzleri gül
Eşi Ferengis’ten bir oğlu geldi
O çocuğun adı Keyhusrev oldu
Mutluluk birlikte sardı yuvayı
….Savaşçının mutluluğu
……..Baharda yağan kar gibi
………..Doruklarda bile tutunamaz
………….Erken eriyip
…………….Karışır suya

BEY-AZ dönekler çoktur, yüzüne KARA SÜRDÜ
BEYAZ yağan kardan ak yüzünü KAR-A-SÜRDÜ

FİL-İZLERİNDEN toprak artık düşüyor DÂRA
FİLİZLERİNDEN çatlar, kandan bu kaDARA

Ve
Çıkar
Ortaya
Siyâvuş’u
Çekemeyenler.
Alp Er Tunga ile
Açarlar arasını.
Siyâvuş öldürülünce
Zaloğlu bunu duyar duyar
Hemen bu fırsatı kaçırmadan.
Öldürür Alp Er’in oğlu Sarkay’ı

Alp Er’de
….Boş durur mu hiç
…….Öcünü almak için
……….Yürüdü İran üzerine
…………..Yenildi Zaloğlu’na, yenik düştü
……………..Çekildi ta Çin denizine
………………..Bir de baktı yıkılmış
……………………Turan’ın yurdu
……………………….Kahroldu.

Öç almaya yemin etti
Yürüdü İran üstüne
Astı, kesti, yakıp yıktı
Yürüdü İran üstüne
Hakim oldu
Yıkılmış bir İran’a
……..Kıtlık çıktı
………..Yedi yıl sürdü!
………….Savaşlarda vuruldu insanlar
…………….Açlıktan kırıldı insanlar
İran’ı kurtarsın diye
Tahtı bıraktı Keyhüsrev’e
Keyhüsrev ilk olarak Alp Er’e vurdu
Vurduğu yerde yenik düştü
Düştüğünü Rüstem gördü
Gördü, içi kan ağladı
…..Ağladı
……...Çağladı
………..Yürüdü Alp Er’in üstüne
…………...Bozup
………………Bozguna çevirdi

Türklerle birlik olan
Çin hakanını etti tutsak


GÜLERKEN düşmanları Alp Er Tunga’ya bakın
Dedi: ‘’Açar mı acep açar mı ki GÜL ERKEN
Bel bağlarlar sarayın önündeki ASMAYA
ASMAYA götürseler bitmez içindeki Kin

Çin de katıldı bu teraneye
…….Yürüdü İran üstüne
……….Vurdu Zaloğlu Rüstem’
…………Kaybetti Alp Er
…………..Keyhüsrev hakim oldu
………………..Dünya’nın üçte ikisine



……..Dünün gücü kılıç, nal ve bilekti. Bugünün gücü ise Para (Bilim)

Keyhüsrev,
Turan yurduna
Elçi yolladı Bijen’i
Alp Er’in kızı Menije’yi
Görür görmez aşık oldu.
Bunu duyan Kağan
Attı Bijen’i zindana
Kovdu kızını evden

…………………………..İran Padişahı,
……………………………Genç kumandanından haber alamayınca
………………………………Zaloğlu Rüstem’i yollar.

Yollara düştü
Rüstem tüccar rolünde
Dağları aştı
Türk sarayına vardı

Gizlice girip
Savaşçıyı kurtardı
Menije’yi de
Ta İran’a götürdü.

Bunu duyunca
Küplere bindi Alp Er
Ordu yığınca
Meydana indi Alp Er

Yine Rüstem’in sayesinde
İranlılar kazandı bu savaşı

Karluk’da beyleri topladı
Her biriyle karşılıklı konuştu

Dedi; ‘’Ben dünyaya buyruğu
Geçirirdim bir zaman. Şimdi noldu!’’

‘’Minûçehr zamanında bile
İran Turan’a denk olamamıştır!’’

Ve
Bugün
İran’lı
Sarayıma
Kadar giriyor
Sarayımda bile
Beni tehdit ediyor
Çin ordusuyla birleşip
Yürüyelim İran üstüne’’
Orduları yolladı savaşa
Yine yenik düşer Alp Er, Rüstem’e

‘’Yenilen pehlivan güreşe doymaz’’ derler.
Yenildikçe öfkesi katlanıyordu Turan padişahının!
Yine toparlandı
Ölümden kurtulunca vardı Çin HAKANINA
YORULMADI Alp Er Tunga, yılgınlığı bilmedi
KANINA kastı vardı, İran’lı Keyhüsrev’in
Bir intikam peşinden koşmaktan YORULMADI

Yine saldırdı.
Nafile.
Zaloğlu Rüstem
Zorlu bir savaşçıydı.
Gönderdiği ordu bozuldu.
Yemin edip ant içti öç almaya

Uzaklardan seziliyor ölümün sesi
Kılıç, kargı seslerinden meydan geçilmez
Gövdesinden ayrılmış bir başın nefesi
Gözlerimi yakar gider yine açılmaz
…..Henüz vakti gelmeyince ekin biçilmez
…..O demeden dallarında güller açılmaz
…..Ölüm gelir yiğitlerle toyu seçilmez

Gencecik oğlunu ölüme yolladı
Evlat acısını tattı Alp Er Kağan
Bayrak yaptı kanlı gömleği salladı
Gömlekteki kandı yüzüne yağan
…..İntikam hırsıyla tutuşarak yandı
…..Yandıkça yüreği acılara bandı
…..Cepheden evladın cesedi geldi

İki gün boyunca çarpıştı ordu
İntikamı için oğlu Şide’nin
Öcünü almaktı ölüp gidenin
İnsan birbirini vurdu ha vurdu.
…..Saldırıyor Alp Er aslanlar gibi
…..Öfkeye kapıldı aklının dibi
…..Velhasıl bozuldu bütün asabı
Her
sefer
Keyhüsrev
Olurken dev
Türk padişahı
Yeniliyor Alp Er.







Hz. Mevlana şöyle söylüyor; ‘’ Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol’’


Keyhüsrev’e öfkelenen Alp Er
Kara Han’ın ordusuyla birleşti
Buhara’dan geçti Gang’a
Cennet gibiydi Gang
Toprağı mis
Tuğlaları altın.
Kuşatmaya başladı
Bu güzel şehri.
Alp Er İran’lılara su vermiyor
İranlılar da
Önlerine çıkan kale,
Saray yakıp
Kadın
Erkek
Yaşlı demeden öldürüyorlardı.

…………..……………İki ordu Gülzâriyum ırmağı kıyısında karşılaştı

Atların nalları, kılıç sesleri
Bir ölüm kokusu sardı meydanı
İntikam yemini kokar nefesleri
İyiden iyiye gerdi meydanı
Galip gelecek elbet
Bileğin gücü
Ölen olacak elbet
Acı mı acı

Keyhüsrev çok yaman çıktı
Alp Er’i üst, üste yıktı
Gang kalesine kapanıp
Bir çıkış yoluna baktı
Ve
Rüstem
Keyhürev
Birleştiler
Kartallar bile

Üstünden uçamaz
Bu yüksekçe kaleyi
Kuşatıp ateş yaktılar
Kalın duvarları yıktılar

KALENİN etrafına hendekleri kazdılar
Katranı kaynatarak bol, bol ateş YAKTILAR
Kaleyi aldı Persler, meydan galip OLANIN
BAKTILAR Alp Er Tunga elerlinden kurtulmuş

Ölümden kurtulunca vardı Çin HAKANINA
YORULMADI Türk hakanı, yılgınlığı bilmedi
KANINA kastı vardı, Turan Padişahının
İkisinin öç suyu bir türlü DURULMADI…
Pusuya
Düşürüldüler
Çin Padişahı korktu
Keyhüsrev’e elçi yolladı
………Bağışladı canını Hüsrev
………….‘’Alp Er’e yardım etme’’
…………….Diyerek
……………..Nasihat verdi
………………Çinliye

Alp Er, bir avuç savaşçıyla
Çekildi ıssız çöle
Sonunda ucu bucağı olmayan
Zere (Hazar) denizine geldi
Geçmek istedi bu denizi.
Yaşlı denizci;
……….‘’Bu derin denizi geçemezsin.
…………..Yetmiş sekiz yaşındayım,
…………….Bu derin denizi geçeni görmedi’’ dedi
Bir gemide
Bin yelken açtılar
Varıp Gangıdız’a ulaştılar

Savaşlardan yenilmekten yıkılmıştır Kağan Alp Er
Ta çöllerden geçer artık, varıp bir yer edinmiştir

Esir düşmek ağır gelmiş ‘’ölmek yeğdir deyip kaçmış
Susuz yorgun yollar aşmış, durup bir yer edinmiştir

O dağlarda dolaşmış aç, ya Keyhüsrev neler düşler
İçinden kin alevlenmiş, vurup bir yer edinmiştir

‘’Geçmişi
Düşünmeyeyim
Talih bana dönecek’’
Diyerek, orda yatar uyur.




Gün
Gelir
Keyhüsrev
Alp Er Tunga’nın
Öğreniyor yerini
Yedi ayda aşar denizi
Sonunda işgal eder Gangidiz’i

Turan’ın kağanı bu Alp ErTunga
Aslanlarla güreşirdi
Hele at üstünde şaha kalkınca
Ordularla vuruşurdu

Meydanlarda bastırdı mı sıcaklar
Yar diyerek kılıcını kucaklar
Bazen yaktı, bazen yıktı ocaklar
Rüzgâr ile yarışırdı

Cepheden cepheye koştu ha koştu
Şimdi gelin görün ne hale düştü
Ecel şerbetini kan ile işti
Son-u bilse barışırdı

Bu kavgalar savaşlar, gün gelip BİTECEK Mİ?
İnsanı YUTACAK MI? görülen kara DÜŞLER
Dinmiyor gözde YAŞLAR, kan ile gül mü Açar?

Kesik binlerce baştan, nice burçlar YAPILDI.
Çok yollardan SAPILDI tarih kanla YAZILDI
Akıllara KAZILDI, nesiller onu Biçer

Keyhüsrev
…..İran’dan Turan’a
…….Getirdi payitahtı
………Bütün derdi
………..Alp Er’i bulmaktı
Her yerde arar
Herkese sorar
……..Halbuki
……….Turan Padişahı
Alp Er Tunga

….Susuz
…….Dolaşır
……….Dağ başında
…………Bir mağarayı
……………Kendine ev yapar


Bu mağarada
İnsanlardan uzak yaşayan
Hûm adında biri vardı
Alp Er Tunga
Tanrıya yakarışını duyan Hum,
………..Yakarışların Türkçe olmasından
…………..Bu yakaranın
…………….‘’Alp Er’den başkası olamaz’’
………………...Diyerek saldırdı.
Suya atlayıp Hûm’un elinden
Kurtulmaya kurtulur da
Neler olacak sonunda
Hele okuyup da öğrenelim…

UNUT beni, kendini, ben var iken iktiDARDA
UNUTma sakın beni, yalnız kalırsam DARDA.

ER-DİM er meydanında, ordularla BİRLEŞTİM
ERDİM, düştüm, çürüdüm, nihayet ben BİR-LEŞTİM

Suya atlar
Alp Er Tunga
Keyhüsrev;
Bir hileyle
Sudan çıkartır…
Türk Kağan saklandığı kayalıktan çıkamaz
Hem yiğit bir insanı acı, hüsran yıkamaz
Kendi kendinden bile utanırken bakamaz
……..Geldi Keyhüsrev aldı canı Alp er Kağan’ın
……..Kim yener kral o olacak, meydan boğanın





Bir başka rivayete göre de
Keyhüsrev,
Alp Er adına bir şölen düzenleyip davet eder.
Davete katılan Turan Kağanını hileyle öldürür.


Her
Şeyin
Bir başı
Bir de sonu var.
Öfkeli tüm sonlar
Kinle akan kanlar
Öldürülen her canlar
Anlatsam acep kim anlar…
Bütün Turan Yurdu yasa boğuldu
Yürekler yaslıdır yiğitler ağlar
Ağlar viran olmuş koca ulusu
Ulusu yıkan öfkeler nerede
Nerede hani kükreyen aslan
Aslanlık kar etmiyor çakalın yanında
Yanında cihan olsa da eğer
Eğersiz küheylana benzer…

Türkler Ağıt törenlerinde kopuz çalan ozanların seslendirdiği ağıtılar söyleyerek ‘’Ağt törenleri’’ yaparlarmış. Aşağıdaki ağıt da Alp Er Tunga için söylenmiş ve Kaşgarlı Mahmut’un, Lugat-ı Türk’e, oradan da günümüze kadar gelmiş şeklidir. Buradan da geleceğe söylenerek sürecektir.


Orijinali ………………………………………….Bugünkü anlamı

Alp Er Tunga öldi mü……………………….. (Alp Er Tunga öldü mü, )
İsiz ajun kaldı mu …………………….…..……(Kötü dünya kaldı mı, )
Ödlek öçin aldı mu ………………………….……(Felek öcün aldı mı)
Emdi yürek yırtılur…………………………..……. (Artık yürek yırtılır.)

Ödlek yarag közetti …….………………………(Felek fırsat gözetti, )
Ogrı tuzak uzattı………………………………… (Gizli tuzak uzattı, )
Begler begin azıttı……………..…………….. (Beyler beyin şaşırttı;)
Kaçsa kah kurtulur …………………….…….(Kaçsa nasıl kurtulur?)

Ulşıp eren börleyü ………………………………(Uludu erler kurtça, )
Yırtıp yaka urlayu ..…………….……………...(Bağırıp yırttılar yaka, )
Sıkrıp üni yurlayu …………….…….…….…..…….(Çığırdılar ıslıkla, )
Sıgtap közi örtülür …………………….……...(Yaştan gözler örtülür.)

Beyler atın argurup ……………………………(Beyler atlarını yordu)
Kadgu anı turgurup……………………………(Kaygı onları durdurdu)
Mengzi yüzi sargarıp………………………..(benizleri yüzleri sarardı)
Körküm angar türtülür………………………….(Sanki safran dürtülür)

Ödlek arıg kevredi …………………………….(Zamane hep bozuldu, )
Yunçıg yavuz tavradı………………………… (Zayıf tembel güçlendi, )
Erdem yeme savradı…………………………..…. (Erdem yine azaldı, )
Ajun begi çertilür………………………………..… (Acun beyi yok olur.)

Bilge bögü yunçıdı………… ………………….(Bilge bilgin yoksul oldu, )
Ajun atı yençidi ……………………………..….….(Acun atı azgın oldu, )
Erdem eti tmçıdı ……….…………………….…..(Erdem eti çürük oldu, )
Yerge tegip sürtülür………………………………. (Yere değip sürtülür.)


Ödlek küni tavratur …………………..……(Felek günü davrandırır)
Yalınguk küçin kevretti…………..….……( İnsanın gücünü gevşetir)
Erdin ajun sevritür……………………..…..(Dünyanın erlerini azaltır)
Kaçsa takı ertülür……………………..……(Kaçsa dahi ölüm yetişir)

Öğreyüki mındag ok …………………..(Zamanın göreneği böyle işte)
Mında adın tıldag ok……………………(Bundan başka sebep de var)
Atsa ajun ograp ok ………………………………(Dünya gelip ok atsa)
Taglar başı kertillür……………………………….(Dağlar başı kertilür)

Könglüm içün örtedi ………………….……….(Gönlüm ta içten yandı)
Yatmiş başıg kartaldı…………………………(Onulmuş yarayı kaşıdı)
Keçmiş ödük irtedi ………..…………….………(Geçmiş günleri aradı)
Tün kün geçip irtelür…………………………..(Tün gün geçer o aranır)


Harun YİĞİT
10.Nisan 2010

Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (1)

5.0

100% (1)

Alp er tunga destanı (gülce-bahçe) Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Alp er tunga destanı (gülce-bahçe) şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Alp Er TUNGA DESTANI (Gülce-BAHÇE) şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Fazıl Kul
Fazıl Kul, @fazilkul
2.5.2010 16:31:20
Harika bir şiirler yazıyorsunuz.

Şiirlerinizle yüreklere yerleşiyorsunuz.

Kelimeleri konuşturuyor, mısraları coşturuyorsunuz.

Gönül bahçenizi de gönül bahçelerini de yeşertiyorsunuz.

Şiir gülleriniz ve gülistanınız her gün daha çiçekleniyor.

Başarılarınız daim olsun diyorum.
Selamlar.

© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL