Biz ancak bize hayran olanları can ve yürekten överiz. la rochefaucauld
HarunYigit
HarunYigit

YARADILIŞ DESTANI (GÜLCE-Bahçe)

Yorum

YARADILIŞ DESTANI (GÜLCE-Bahçe)

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

2346

Okunma

YARADILIŞ DESTANI (GÜLCE-Bahçe)




YARADILIŞ DESTANI (GÜLCE-Bahçe)

Harun YİĞİT




-Tarih değil bu destan… İlmin, fiziğin, kimyanın hattâ biyolojinin, mantığın ve felsefenin sustuğu bir zamanda da insanlar vardı.
-Destanlar, milletlerin geçmişteki bütün varlığı ve geleceğini aydınlatan ışık gücüdür.


-I-

………………Sevgidir işin esası

(Y) er, ay, güneş; toprak, hava, ateş yok iken
V(A) rdı su; yârdı Kara Han’la Erlik
Ka(R) tallaşıp uçarlarken sonsuz boşlukta
Kar(A) han’dan gizlice estirdi rüzgârları
Yara(D) ana yiğitleşip, su sıçrattı dalgalardan
Bu yap(I) lan işi sanki marifet sandı
Yüksek(L) ere çıksam diye bulunduğu noktadan; çırpındı ha çırpındı
Onu Tanr(I) yakalayıp düşürdü suya boylu boyunca
Güçsüz Ki(Ş) i olanlara, şaşırdı ha şaşırdı

’’(D) ur
H(E) le!
Ke(S) yeli!
Su a(T) ma, su! …
Uçam(A) zsın sen!
Kendi(N) i ne sandın?
Tanrın(I) işit’’ dedi.

Suyun içine
Battıkça battı Kişi
Dolu dolu su
Yuttukça yuttu Kişi

Dibe batarken,
Ağırdı öylesine.
Ölüm tadarken,
Bağırdı avaz avaz…

Boğulmakta olanın feryadıyla
Bir uğultu yayıldı
Acı mı acı

Emir emirdi:
’’’Çık yukarıya ’’ dedi
’’Kim daha güçlü
Bak etrafına ’’ dedi

Ekledi Tanrı:
‘’Sağlam taş getir’’ diye
Suyun dibinden
Geldi koca hediye

…Tanrı ile Kişi
……Oturdular taş üstüne
………Konuştular
………..Yapılacak iş üstüne
………….Konuştular, konuştular
……………Sohbet edip konuştular
Taş tamamdı
Toprak yoktu ortada;
……..’’Şimdi itaat et, kul ol
…………Ve suya dal
…………..Su dibinden
…………….Avuç, avuç toprak al’’
Buyrukları
Geldi arka arkaya
Güçsüzlüğünü anlayıp
Boyun eğdi Yaradan’a
Verilen emre uydu
Daldı suyun dibine

Buyruğu yerine getirdi hemen
Sırlı emaneti uzattı dipten
Ol dedikçe her şey arka arkaya
…Oldu!
……...Oldu!
………….Oldu!
Taş üstüne oturup
Seyretti olanları
Sevdi kendisinde kendini

-I-
………………………I Yeryüzü, dağ, taş

İkinci kez emir verdi: ’’Dipten toprak getir’’ diye
’’Yer olsun’’u buyurunca olan elbet yeryüzüdür

Getirilen bu toprağı su üstüne serpiştirip
Su üstünde genişleyip dolan gurbet yeryüzüdür

Okyanuslar, birçok deniz, binlerce göl oluşurken
Suyun üçte birisini alan hayret yeryüzüdür

Gizlice
Ağzına toprak
Saklamıştı kendine
Olanlar oluyordu birden
Ağzındaki topraklar genişledi kocaman
Nefesi kesilince Yaradan’a yalvarıp
Aman diledi aman Tanrı önüne varıp
Kişi: ’’Tanrım yok mudur bu kuluna acıman

Nefessiz kaldığında yakarmaya başladı
Dedi: ’’Sen gerçek Tanrı, silinmez senin adın’’

‘’Söyle bana cevap ver: Neden toprak sakladın’’?
Duysa da bin pişmanlık ikinci suç işledi

‘’Ben de kendim için yer yaratmak amacım
Onun için ağzımda biraz toprak taşıya’’

’’Öyleyse at ağzından kurtul’’ dedi Kişi’ye

Verilen emir ile ağzındaki topraklar
Lapa, lapa döküldü birçok tepe oluştu
Dümdüz olan yeryüzü dağlar ile buluştu


Var ettiği Kişi
Yalanlarla aldattı
Üzülmüştü var eden
Sitem etti kişiye
‘’Bana karşı geldin kötülüğü düşledin
…..Artık ikinci kez kabahat işledin
……..Senin gibi kötülük düşünenler
……….Gayrı kötü kişi olacaklar
………….Bana uyanlar ise iyi ve pak
……………Güneş gibi yüzleri ak
……………..Kişi idin Erlik oldun
Benden günahını
Saklayanlar senin
Saklamayan
Benimdir
Böyle
Bil! ’’

-III-
-Coğrafya, doğa ve iklim
Su
Hava
Taş, toprak oluşmuştu;
Dizim dizim dağlar da
Kuşak kuşak durmuştu.
Sonra
‘’Ol dedi, gel! ’’ dedi zerre, zerre tohuma
‘’Sen de beni duy! ’’ dedi
Çatlayıp yarılanda tohum sancıyla
Yeryüzünde dalsız ağaç boy verdi

………….Ağacın olsun dünyada
………….Kurtlarla kuşlar tüneye
………….Ağacın olsun dünyada
………….Uzan kuzeye güneye
………….Ağacın olsun dünyada
………….Meyvesini doldura heybeye
………….Kıyamet koptuğunda
………….Bir fidan varsa elinde
………….Kavuşa toprağa

Koca alem dümdüz yerdi
İnsan yokken ağaç vardı
Oksijenin oluşumu
Ağaçtaki ana sırdı
Gün gelince sır çözüldü
………….Senden sonra kalan eser
………….Bir dikili ağacın olsun dedin gün gelince
………….Ağaçsız köy
………….Kitapsız eve benzer

Kara Han seslendi
’’Dokuz dal ol ey ağaç’’
Ağaç esnedi
……..Gerindi
………Yırtıldı
………..Ağaç sallandı
…………Bağırdı
…………..Çığırdı
Dokuz fışkın vermek kolay mıydı?
Tanrı istemişti bir kez
’’Ol’’ dedi; olacaktı
Ağaç yekindi
Dokuz dal üstüne
Dokuz ulus dallandı
Yaprakları aynı, aynı
Çiçekleri ayrı ayrı

Bir evren
……Bir dünya
………Bir ağaç
………..Bin insan
…………Dokuz ulus
…………..Doksan döngü
…………….Döndü
………………Döndü oluştu
Oluşumdan çıkan sesler
Sonsuzlukta buluştu
Gürültüyü duyan Erlik
Merak etti insanları

’’Varıp göreyim’’ dedi
’’Nasıllar niceler’’
Birde ne görsün
Barışıktır insanlarla hayvanlar
İç içe yaşamaktalar

Yasaksız yemişlere
El uzatıp yediler
’Ağacın beş dalı
Bize helal’’ dediler

Bekçiydi köpek, yılan
Veriyorlardı gözdağı
Delmek için uğraşıyor
İnsanoğlu yasağı

Kaybolunca sineden
Kozmik bilinç ve de güç
İnsanın insan olması
Elbette ki çok güç

-IV-
………………………………Yasaklar

İnsanlara cazip gelir elbet bütün yasaklar
Mühür kimde sultan odur yasakları yasaklar
İsyan eder insanoğlu ya gösterir ya saklar

Erlik Körmüs
Olanları kıskandı
Tanrı dan çalmak için
İnsanları ayarttı

Kara’han dan haram dört dal, izin vermez sakın tatman
Cezam yüksek eğer yersem yasaklanmış yemişlerden

Varıp Körmüs, Doğanay’dan, mükemmeller yiyin artık
Asıl bunlar yasak dersem yasaklanmış yemişlerden

Adem derler ve özgürsün ya saklanmaz sana her şey
Alın bunlar sizin sersem yasaklanmış yemişlerden

Bu sırada
…..Uyumakta olan yılanın
……..Girdi ağzına
………..Ağaca çıkmasını söyledi
…………..Yılan Erlik’e uyup
……………..Yasak meyvelerden yedi

İnsanoğlu yasaklara uzandı
İtaati özden atıp bozuldu

Doğanay Tanrı’nın emrine uyar
Karısı Ece’de Erlik’i duyar
Düşünmeden insan eşine kıyar
İnsanoğlu yasaklara uzandı

Aklın dediğini yapar bedenler
İblis’in peşine düşüp gidenler
Cezasını çekecektir edenler
İtaati özden atıp bozuldu

Erlik’e uyup yemişten tattı
Tattı da kocasına uzattı
Uzattı elini Doğanay’ın ağzına
Ağzına sürdü yemişten
Yemişten yemese de
Yemese de tadı değdi diline
Diline, eline sahipsiz kaldı
Kaldı bir başına Hakkından ayrı
Ayrı düştü karı koca
Kocaman ağaçtan uzak oldular
Oldular üzerlerindeki tüylerden
Tüylerinden olanlar çıplak kaldılar
Kaldılar üryan püryan, utandılar
Utandılar diğer insanlardan
İnsanlardan kaçıp saklandılar
Saklandılar ağaçların ardına iki kişi
İki kişi çırılçıplak, biri erkek biri dişi
Dişi yalvardı Tanrı’ya
Tanrı- ya uluydu elbette
Elbette kullarına gösterecekti yol
Yol
Buldu
Kullara
Ceza vermek
Başka yolu yok
Yılandan başladı
Ceza verme işine
Sen Erlik’ten yana oldun
İnsanlar sana düşman olsun
Seni görür görmez her bir insan
Öfkeyle ezip başın, öldürsünler
Ve
Sonra da
Ece’ye dönüp
Hiddetlice bağırdı

’’Sen Şeytan’ın sözüne uydun
Afiyetle onun aşını yedin
Suçu olan çekecektir
Doğuracaksın çocuk
Acılar tadıp
Ölümlü
Ol
DÜN-YADA bugün ilk o zaman başladı
Acı çekmek insana, yaşar iken DÜNYADA
Doğanay düşman oldu, şeytan denen ERLİK’E
ER-LİKE döndü meydan, nice savaş düşledi

Körmüs’e
Kızarak Tanrı
’’Benim adamlarımı
Niçin aldattın söyler misin’’?
’’Ben
Senden
İstedim
Sen vermedin
İnsan isterim
Sen bana vermezsin’’
Dedi Erlik Tanrı’ya

Neden benden Çalarsın, bu insanlar benimdir
Emir verdim bütün ruha, ruhumdandır bedeni
Dedi Erlik, vermedin, benim sana kinimdir
Çalmak benim işimdir, bana biat edeni
Kullarımdan uzak dur, can verdiğim yanımdır
Al götür senindir, sana doğru gideni
Onlarındır güzellik, benim onlar canımdır
Tattıracağım sana, cehennemin tadını
Ceza verdi şeytana, dedi; sana anımdır
Kolay kandıramazsın, kendi nefsin güdene
Gördüğünüz evrenin, her zerresi cenimdir
Sizleri yaratanın, iyi bilin adını


-V-
……………………………….-Şeytan, Ateş ve Ceza

Tanrı: ‘’Size bundan sonra Gök Oğul’u (Maytere) göndereceğim.’ Dedi.

Erlik’i
Cezalandırdı
Üç kat yerin altına
Aysız, güneşsiz karanlığa
Cezasını çekmek için gönderdi
Cehennemin ateşine Körmüs’ü
Gök Oğul’u elçisi olarak verdi
Gökyüzüne aktı gitti

Kendi ışığında kendi buluştu
İnsan her gün geliştikçe gelişti
Artık bir kez kötülükler bulaştı
Gönülleri yıktı gitti

Gök Oğul, insanlara birçok şeyi öğretti
Öğretti börtü, böcek, otu, kökü
Kökü yerde gökyüzüne uzanan dallar
Dallarda açtı renk renk çiçekler
Çiçeklerde farklı farklı yemişler
Yemişler her birinden canlılar
Canlılar çoğalıyor
Çoğalıyor yeryüzünde boy boy
Boyu uzun boyu kısa insanlar
İnsanlar
Birbirleriyle
Yarıştıkça yarıştı
Gel
Zaman
Git zaman
Erlik Körmüs Gök Oğul’a göründü
‘’Yardım etmelisin’’ diye direndi
İyi, kötü elbet Tanrı verendi
Dayanamadı gök oğul

Erlik adına
Altmış yıl yalvardı Tanrı’ya
Hatasını anlayıp ’Affeyle’ dedi
Tanrı sonunda seslendi Erlik’e
………..Vazgeçersen insanlara kötülükten
…………..Gel o zaman karşıma’’
O da sevinerek verdi sözünü
En sonunda gördü Tanrı yüzünü
Söz verince hemen kaptı izini
O da kendi için göğünü yaptı
Topladı tüm has adamlarını
Başlarına kendi geçip
Başladı devri-alem sürmeye

Tanrı’nın sevgili kulu Ulu kişi
Bu duruma çok üzüldü
Üzüldüğünü Tanrı’sına söyledi
Söyledi bir bir döktü içini
İçinden geçenleri
Yorulup terleyip toprağı eker
Öz kişilerimiz sıkıntı çeker
Eğlenerek Erlik bizlere bakar
Bu mu senin adaletin?


Ruhu veren kalbi okur
Ruh Tanrı’ya eder zikir
Elbet başka başka fikir
Okuyacak güç ondadır
Seçicidir
Kimden geçeceğini
Bilir elbet
Kimi seçeceğini

Kime nasıl can verecek,
Kim doğacak kim erecek
Vakti gelip gönderecek?
Koyun, kuzu, koç ondadır
Börtü
Böcek
Bin bir canlı
Yaratıp insana sunan
Tabiata renkler veren
Karanlıkta karıncayı
Odur elbet odur gören

Yeryüzü ŞENLENECEK dokuz ulus İLE
Kimler kimi YENECEK dönecek çok HİLE
Zaman zaman içinde fitnelik çoğalıp
Dünya nasıl DÖNECEK güçsüz mü ÖLE
Görürüz
Çark-ı devranda
Kuralları koyana
Kim isyan edip kim uyacak

Tanrı bir gün Gök Oğul”u Ulu Kişiyi
Huzuruna çağırarak konuştu yüce
Ulaşılmaz gücümden güç verdim al yayı
Kılıç kuşan al kargını yollan bu gece

Yay, ok, kılıç, kargım yoktur hallerim nice
İhtiyacım yok bilirsin taht ile taca
Senin için dövüşürüm bir uçtan uca


Tanrı savaşçıya kılıç kargı verdi
Erlik’in göğünü ‘yık başına’ diye
Nefesini savaşçının yüzüne sürdü
‘Muzaffer olasın tek başına’ diye

Ulu Kişi emre uyup yola çıktı
Yiğitçe dövüşüp düşmanını yıktı
Erlik’in gökleri parçalanıp aktı
Karahan’ın sabrını böyle taşırdı
Gök oğul Erlik’i tahtan düşürdü
Gökleri yıkılan iblis şaşırdı
Krallığı elden gitti

Savaşı
Kaybeden Erlik
Yenildi, yenik düştü
Yarattığı gökler eridi
Eriyip de adamları düştüler
Düştüler yeryüzüne birer birer
Birer birer dağ oldular yeryüzünde
Yeryüzünde kimi zaman dere tepe
Viran olmuş yurtta bindi atına
Bir telaşla çıktı Tanrı katına
Olan oldu koptu bir kez fırtına
İşte böyle gücü bitti

Dereler
Tepeler oldu
Dümdüz olan yeryüzü
Dağlar, taşlarla şekillendi
Kızdırmıştı Tanrı’yı bir kez Erlik
Yıktırmıştı dünyasını Ulu Kişi’ye
Şekil verdi birden dünya denen küreye

O
Erlik
Şeytandır
Boş durur mu?
Bindi atına
Çıktı Tanrı katına
İstedi yeniden
Kendine yer, gök
Alışmıştı
Emeksiz
Karnı
Tok
Gök istedi yer istedi
Çoluk çocuk er istedi
Bir de yaren yar istedi
Gününü gün etmek için
Nice sözler verdi
Nice antlar içti
İçti de, elinde değildi
Alışmıştı bir kez kötülüğe

Kendisini paraladı
İstekleri sıraladı
Yaradan’ı yaraladı
Yan gelip de yatmak için
Tanrı onu görmedi
İstediğini vermedi
‘’İkilik sende
Kötülük sende
Rahat yok kullarıma
Sürmeyince seni yeraltına’’

Gelmişti Erlik
Tanrı huzuruna
Cezayı hak eden İblise
Cezasını vermeliydi
Ve dedi Tanrı;
‘’Gün ışığı görmeyesin
Uzaklara sürdüm seni
Altın üstün ateş yansın
Tuzaklara verdim seni’’

Süreceğim yeraltına
Vereceğim har altına
Kuru ayaz karda kışta
Kızaklara vurdum seni
Ve
Tanrı
Erlik’e
Cezasını
Eliyle verdi


-VI-
…………Nasihat, kural, insanca yaşam, iyilik ve kötülük

Bu olanlardan sonra Tanrı
Döndü bütün insanlara
Nasihatleri
Sayarak
Ben sizlere mal verdim, yeryüzünde aş verdim
Hepinize eş verdim, güzellikleri serdim
Sizlere düzen kurdum, göğe çıkacağım hemen

Seslendi ruhlarına, hepsine ayrı, ayrı
Şimdi gideceğim gayrı, dedi bütün kullarına
Her zaman gelemem ben, dönmeyecem tez zaman

Kendinizi koruyun, yardım istemen benden
Can üretin bedenden, kendinizle türeyin
Rızkınızı arayın, dilemen asla aman
Ve
Döndü
Ruhlardan
Ağca Dağ’a
‘’Rakı içenler
Akıl yitirenler
Körpecik çocukları
Koru bütün hayvanları
İyilik yapan ruhları al
Kötülük yapanları sal
Bütün güzel ruhları
Zamanı gelince
Senle birlikte
Getiresin
Sözümü
Böyle
Bil’’


‘’İnanmayın sakın kötü ruhlara
Yaklaşırlar size bin bir hileyle
Yemeklerinizde verin onlara
Kandırır sizleri tatlı diliyle’’
Elçi bıraktı yerine
Gün Aşan
Ulu Kişi
Ağca Dağ
Yardımcı olacaklar size
Fırsat vermeyin
Size yaklaşana kötü ruhlara


Son
Defa
Kullara
Sıraladı
Nasihatleri
Öğren dedim sizlere, verdim kendi özümü
Öğrendiklerinizle unutmayın sözümü

(Şimdilik benim yerimde Ağca Dağ, Ulu Kişi ve Gün Aşan kalacaklar,
Sizlere yardımcı olacaklar.
Ağca Dağ! Gözlerini dört aç! Erlik senin elinden ölenlerin ruhlarını çalmak isterse, Ulu Kişi’ye söyle, o güçlüdür.
Gün Aşan, sen de iyi dinle, kötü ruhlar yerin altındaki karanlıklar ülkesinden yukarı çıkmasınlar, çıkarlarsa hemen Gök Oğul’a git ve haber ver, ona güç verdim, kötü ruhları kovar.
Alma Ata, ayı ve güneşi bekleyecek.
Ulu Kişi, Yeryüzü ve gökyüzünü koruyacak.
Gök Oğul ise iyilerden kötüleri uzaklaştıracaktır.)

Bir kez daha uyardı, geride kalanları
Sonra dedi doluca, yaşayın tüm anları
Ve
Tanrı
Çekildi
Göklerine
Zaman zamanı
Kovalayıp geçti
Rüzgâr geldi Ulu Kişi uçtu ta gökyüzüne
Yelken açtı insanlık, nurlar yağdı yüzüne
Kimi insan sadık kalmadı sözüne
Kimisi ikilik soktu özüne
Kimi bandı aşkın közüne
Kimi şeytanın izine
Kimi kandı azına
Kimisi gözüne
Kimi nazına
Kimi azına
Kim kazına
Kazına
Kan
Dı...

Harun YİĞİT

01 Nisan 2010




Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 
Yaradılış destanı (gülce-bahçe) Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Yaradılış destanı (gülce-bahçe) şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
YARADILIŞ DESTANI (GÜLCE-Bahçe) şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL