1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2963
Okunma
Mezopotamya’nın yüreğinde bir sessizlik
bir yaprak düşmektedir bir çalıdan
sessiz ve derin bir ağıt dillenmekte
“gün, yıldız, rüzgar, dağ, ırmak, umut, anne,
kardeş, ışık, sevinç, düğün, halay, gece, aşk”
yastadır…
Kör Bro susmuş, Laliş vadisi ağlamaktadır
güneş uzanan elleri yakmış
Tavus Kuşu kuyruğuna acı acı bakmakta
bir yezidi anası ağıt yakmaktadır
Dicle Fırat’a sokulmuş, korkmaktadır
ağaçlar huşu ile bir duada
etekleri tutuşmuş kuşlar çığlık çığlığa bulutları kovmaktadır
Mezopotamya ananın koynunda oğlu hastadır
şevbuherkler sessiz, diller dönmüş dolanmış
kaybolmuş sesler çığlıkla bir duaya durmuş
söylenceler beklemekte anlatıcısını
Feqiyê Teyra dağlardan gelmiş
Mezopotamya’da bir Homeros hastadır.
gelsin periler, kadim halkların bütün tanrıları
kaybolmuş sesler ve yitik aşkların gölgeleri gelsin
sürgünler, unutulanlar ve dağlara sürülenler
ve bütün kuşlar yeryüzüne insin
bir gece bütün dillerde ağlayalım, duaya duralım
bilindik bütün tanrılara yakaralım.
Mezopotamya kalmasın diye sözsüz, ağlamasın
sessiz bir çığlığa dönüşmesin Fırat’ın kabarışı
yine kan ağlamasın hüzünlü Dicle
Zerdüştler ateş yaksın dağlarda
karalar giyinsin Laliş vadisi
Deyrülzafaran toplasın bütün Süryani çocuklarını
Munzur ağıt yaksın
sesi kaybolmuş bütün halklar toplansın
eller duaya kalksın her gece
Mezopotamya’da bir Homeros hastadır
“gün, yıldız, rüzgar, dağ, ırmak, umut, anne,
kardeş, ışık, sevinç, düğün, halay, gece, aşk”
yastadır…
(Mehmed Uzun’a…)
Ankara
24.08.2006
(Esmer Dergisi Eylül 2006)
(Berfin Bahar Dergisi Eylül 2006)